Gelişen teknolojinin yanında insanoğlu kendi geleceği için büyük sorumluluklar taşıdığını unutarak büyük felaketlere zemin hazırlamakta. Bu büyük felaketlerin birçoğu varoluşsal risklerimizden kaynaklanıyor ve günlük yaşantımız arasında bu riskleri görmezden geliyoruz. Bu riskleri ön planda tutan bir yazı dizisini ele alacağız. Bu bağlamda, Oxford Üniversitesi’nde İnsanlığın Geleceği Enstitüsü’nde çalışan Anders Sandberg’in The Conversation ve Popular Science’da yayınlanan “İnsan Varoluşunu Tehdit Eden En Büyük Beş Tehdit” isimli makaleyi 5 parça halinde Kuark Bilim Topluluğu Bilim Sitesi’nde yayınlayarak siz okuyucularımızla paylaşmaya çalışacağız.
İnsanlığın karşı karşıya kaldığı günlük gürültülü güncel krizlerde, biz yaşamasını umduğumuz gelecekteki nesillerin çoğunu unutuyoruz. Günümüzden 200 yıl sonra yaşayacakları değil, ama günümüzden 1000 veya 10000 yıl sonra yaşayacakları, evet unutuyoruz. Ben umut kelimesini kullandım çünkü biz insanlığı yok edebilecek, insanlığı tehdit eden varoluşsal riskler denilen risklerle karşı karşıyayız. Bu riskler sadece büyük felaketlerle ilgili değildir ama bu felaketler tarihin sonunu getirebilir.
Herkes uzak geleceği düşünmeyi ihmal ediyor. Çok az sayıda insan vardı belki de. Nostradamus gibi mistikler dünyanın sonunu hesaplamayı düzenli olarak denediler. HG Wells bir öngörü bilimi geliştirerek bunu denedi ve Zaman Makinesi isimli kitabında insanlığın uzak geleceğini tasvir etti. Diğer yazarlar da uyarı, eğlence veya spekülasyon amaçlı uzun dönemli gelecek hakkında öngörülerini yansıttılar.
Biz bugün daha ayrıcalıklı bir konumdayız. İnsan aktivitesi gezegenimizin geleceğini istikrarlı bir şekilde değiştirmektedir. Ve doğal afetleri kontrol etmekten çok uzakta olsak bile, bu afetlerin etkilerini en azından azaltacak teknolojiler geliştiriyoruz.
Kusurlu Gelecek
Ancak, bu riskler yardımcı aktör olarak kalır. Riskler hakkında kadercilik ve güçsüzlük duygusu hakimdir insanlarda. İnsanlar binlerce yıldır kıyamet hakkında konuşmaktadır ama birkaçı bunları önlemek için çaba harcamıştır. İnsanlar henüz oluşmamış, var olmamış sorunlar hakkında herhangi bir şey yapılmasında iyi değildirler. Olayları abartma eğilimindeyiz ama tahmin edilemeyen olaylara karşı tedbir de alamıyoruz.
Eğer insanlığın soyu tükenirse, en azından bu kayıp tüm bireylerin kaybına denktir. Ama bu kayıp düşünüldüğünden muhtemelen çok daha büyük olurdu. Çünkü insan neslinin yok olması geçmiş nesiller tarafından üretilen her şeyin kaybolduğu anlamına gelir, hatta tüm gelecekteki nesillerin (kaldı ki gelecekte yaşayanların sayısı astronomik sayılarda olabilir) ve tüm değerlerin de kaybolduğu anlamına gelir. Eğer bilinç ve akıl kaybolursa, insanlığın kendisinin evrenden yok olduğu anlamına gelebilir. Bu durum, gerçeklik haline gelen varoluşsal tehditleri önlemek amacıyla sıkı bir şekilde çalışmak için büyük bir ahlaki nedendir. Ve biz bunun peşinde çabaladığımızda başarısız olmamalıyız.
Aklımızda tutmak için, ben insanlığın varlığına tehdit oluşturabilecek en büyük beş tehdidi seçtim. Bu liste nihai değildir ama kendimizi uyarmak ve bazı şeyleri düşünmek için akılda tutulmalıdır.
Geçen yüzyılda yeni varoluşsal risklerin var olduğunu keşfettik veya onları oluşturduk. Örneğin 1970’li yıllarda süpervolkanların varlığını keşfettik ve Manhattan projesi öncesinde ise nükleer savaş imkansızdı ve biz bu tehdidi oluşturduk. Bu yüzden gelecek başka riskler de olabilir. Aynı zamanda, bazı riskler biz daha fazla bilgiye sahip oldukça ciddi bir şekilde kaybolabilir. Olasılıklar zamanla değişir – bazı zamanlar riskler hakkında endişeleniriz ve onları düzeltiriz.
Son olarak, bir şeyin potansiyel olarak tehlikeli olduğu için bu konuda endişelenmenin bir anlamı olmaz. Hakkında hiçbir şey yapamadığımız sürece bazı riskler olacaktır. Örneğin gama ışını parlamaları galaksilerdeki yıldız patlamalarından kaynaklanır ve biz bu konuda hiçbir şey yapamayız. Ancak biz bir şeyler yapabileceğimizi öğrenirsek, öncelikler değişir. Örneğin, aşılar ve antibiyotikler ile vebaya karşı mücadele edebildik.
Nükleer Savaş
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nagasaki ve Hiroşima’da her ne kadar sadece iki nükleer silah kullanılırken ve nükleer stoklar Soğuk Savaş’ta ulaşılan en yüksek değerinden aşağıya düşmüş olsa da, nükleer savaşın imkansız olduğunu düşünmek bir hatadır. Aslında bu ihtimal dışı olmayabilir.
Küba Füze krizi nükleer savaşa çok yakın bir dönüm noktasıydı. Eğer biz böyle bir olayın her 69 yılda bir gerçekleşeceğini ve bunun nükleer savaşa dönüşmesinin üçte bir şansa sahip olduğunu kabul edersek, böyle bir felaketin oluşma şansı yaklaşık 200 yılda bire artar!
Daha da kötüsü, Küba Füze krizi en iyi bilinen bir durumdu. Sovyetler-ABD nükleer caydırıcılığın tarihi tehlikeli hatalarla doludur. Gerçekte olasılık uluslararası tansiyonlara bağlı olarak değişmiştir. Fakat böyle bir nükleer savaşın olma şansının 1000 yılda birden daha düşük olacağı düşüncesi mantıksız görünüyor.
Büyük güçler arasındaki dünya çapında bir nükleer savaş doğrudan veya sonrasında yüz milyonlarca insanı öldürecektir – akıl almaz bir felaket.
Yerel olarak potansiyel ölümcül ama küresel olarak nispeten sınırlı bir problem olarak benzer serpinti tehlikeleri genellikle abartılıdır. Kobalt bombaları nükleer serpinti ile herkesi öldürebilecek farazi bir kıyamet silahı olarak öne sürülmüştür. Fakat pratikte zordur ve yapılması pahalıdır. Ve bu bombaların yapılması fiziksel olarak zar zor mümkün olabilir.
Gerçek tehdit nükleer kıştır. Yani nükleer serpintinin, karbon temelli dumanın stratosfere kadar yükselmesi dünyanın kurumasına ve yıllarca soğumasına neden olur. Modern iklim simülasyonları nükleer kışın yıllar boyunca dünya çapında tarımı engelleyeceğini gösteriyor. Eğer bu senaryo gerçekleşirse, böyle bir felaket karşısında diğerleri önemsiz kalırdı çünkü milyarlarca insan açlıktan ölürlerdi. Temel belirsizlik bu karbon temelli dumanın nasıl davranacağıdır: bu davranış karbon temelli dumanın türüne bağlı olarak çok farklı olabilir ve bizim şu an bunu tahmin etmemizin hiçbir yolu yok.
İnsan varoluşunu tehdit eden en büyük beş tehdit ile ilgili yazı dizimizin bu ilk yazısında, insanlığın varlığından gelen varoluşsal riskler üzerine konuştuk ve bu en büyük tehditler arasında nükleer savaşı ele aldık. Sonraki ele alacağımız tehdit “Biyomühendislik Ürünü Salgın Hastalıklar”.
Gökhan Atmaca, MSc. twitter.com/kuarkatmaca | facebook.com/anadoluca
Kaynak:
Anders Sandberg,The Five Biggest Threats to Human Existence, Popular Science, May 2014