Yapılan bir bilgisayar modellemesine göre, gökyüzündeki en parlak gezegen Venüs bir zamanlar yaşama izin veren yüzey sıcaklıklarına ve sığ okyanus suyuna sahip olabilir. Öyle ki, Venüs’ün günümüz gözlemlerine dayanan bu simülasyonlar gezegenin bir zamanlar Dünya gibi göründüğünü öne sürüyor.
Sıklıkla Dünya’nın ikizi olarak adlandırılsa da günümüz Venüs’ü Dünya’dan oldukça farklı. Dünya’dan kabaca 90 kat daha kalın bir atmosfere sahip ve bundan dolayı kontrolden çıkmış sera gazı etkisi ile gezegendeki yüzey sıcaklığı 462 ºC civarında oluşuyor. Atmosferin uyguladığı muazzam basınç da cabası.
Ancak tıpkı Mars’ın atmosferinin olduğu zamanlar için Dünya kadar güzel bir yer olduğunun düşünülmesi gibi Venüs için de antik bir geçmişte Dünya’nın ikizi olacak kadar gezegenimize benzediği düşünülüyor. 1980’li yıllarda, NASA’nın Pioneer uzay aracı bir zamanlar Venüs’te su okyanusunun var olduğuna dair işaretleri gözlemlemişti. Günümüzde ise NASA’nın New York’ta yer alan Uzay Çalışmaları için Goddard Enstitüsü’nden bir grup bilim insanı Venüs’ün antik atmosferini modellemek için bilgisayar simülasyonlarını kullandılar ve şaşırtıcı sonuçlar elde ettiler.
Simülasyonlarda kullanılan hesaplama modeli Dünya üzerinde iklim değişikliğinin etkilerini tahmin etmek için kullanılan model ile benzerdir. Böyle bir modelin kullanılmasında araştırmacıları motive eden şey ise Venüs’ün günümüzde Dünya ile aynı hızda dönüyor olmasıdır.
Simülasyonlarla elde edilen verilerin ışığında ortaya çıkan antik Venüs’ün günümüz Dünyası ile benzer bir atmosfere sahip olduğunu gösteriyor. Bu 1990’larda gezegeni ziyaret eden NASA’nın Magellan misyonu ile toplanan topolojik veriler ile de desteklenmiş. Bu topolojik verilere göre araştırmacılar gezegenin çukur alanlarını okyanus ile doldurdu. Araştırma grubuna göre antik Venüs üzerindeki kara parçaları Dünya’dakilere göre daha fazla kuru gibi görünüyor. Bu bilindik karakteristik buharlaşma ile daha az su buharının yerden kaçmasıyla gezegenin sera gazı problemini sürdürmede hayati rol oynamış olabilir.
Bir Venüs gününün 117 Dünya günü olması, yani yavaş dönme süresine sahip olması ile Güneş’in antik benzetimi göz önünde bulundurulduğunda gezegenin antik zamanlardaki yüzey sıcaklığının günümüz Dünya’daki sıcaklıktan birkaç derece daha düşük olduğu öngörülüyor.
KBT Bilim Sitesi’nde başka bir yazı: ||Gökyüzünün En Parlak Gezegeni: Venüs||
Venüs’ün yüzey alanlarının aylarca Güneş’in parıltısına maruz kalmasına sebep olan gezegenin bu yavaş dönüşü Güneş’ten gelen ısının bir bulut katmanı oluşturması için yeterince suyun buharlaşmasına izin verdi. Bu bariyer ise Güneş’in ısıtma etkisinin bir kısmını azaltmış oldu. Bunun sonucunda simülasyonlarda gezegenin antik geçmişinde yüzey sıcaklığının Dünya’ya göre daha serin olması anlaşılır. Ancak bu serinliğe rağmen antik Venüs günümüz Dünya’sından yüzde 40 daha fazla güneş ışığına maruz kalıyordu. Bu da bulut tabakasının oluşturduğu bariyerin ne derece etkili olduğunu vurgular nitelikte.
Bu Dünya benzeri Venüs’ün 2 milyar yıl boyunca bu şekilde “yaşanabilir bir gezegen” olarak kaldığı tahmin ediliyor.
Elbette tüm konuştuklarımız bilim insanlarının gerçekleştirdiği simülasyonların sonucunda oluşan bir antik Venüs modeline dayanıyor. Bu modeli güvenilir kılan ise geçmiş yıllarda Venüs’e gönderilen misyonların elde ettiği verilerdir. Diğer taraftan bu modelin sonuçları Güneş Sistemi dışındaki ötegezegenlerden Venüs benzeri olan gezegenler için önemli olabilir. Zira antik Venüs dönemine denk geldiğimiz ötegezegenler üzerinde yaşamın olup olmadığını sorgulamamız gerekecek. James Webb Uzay Teleskobu da görünen o ki yakın gelecekte bu konuda bize yardımcı olacak.
Venüs gezegeni söz konusu olduğunda, hatırlatmam gereken bir şey var; sera gazı salınımlarını azaltmalıyız, yaşanabilir bir gezegen için, daha iyi bir yarın için.
Gökhan Atmaca, MSc.
Takip: twitter.com/kuarkatmaca
İletişim: facebook.com/anadoluca
Referanslar:
Anthony Wood, Ancient Venus may have looked a whole lot like Earth, New Atlas
http://www.kuark.org/2013/11/gokyuzunun-en-parlak-gezegeni-venus/
Görsel: Antik Venüs’e ait bir çizim. (Credit: NASA)