Zehirli ağır metaller içermeyen bir nanoparçacık kan dolaşımına katılıyor ve çok küçük tümörlerin dahi yüksek kontrastlı görüntülerini sağlıyor!
Kelime anlamı olarak kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren en kötü urlardır. Genel anlamda ise, vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan yüzden fazla hastalık grubudur.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda başlıca sağlık sorunu olmaya devam eden kanserin erken teşhisinin önemi de gün geçtikçe artıyor. Ancak tümörün boyu küçüldükçe, tespit edilmesi de o denli güçleşiyor. Ama burada da nanoteknolojinin muhteşem sihri karşımıza çıkıyor!
Amerikalı kimyacılar, özel bir nanoparçacık ile çok küçük boyutlardaki tümörleri dahi yüksek bir kontrast ile görünür yapabilen bir yöntem geliştirmeyi başardılar. Şu an fareler üzerinde denenen bu yöntemin, gelecekte cerrahi müdahale ve kanser tedavisinin uygulamalarını kolaylaştırabileceği, böylece hastaların yaşam sürelerinin uzatılabileceğini düşünen araştırmacılar, araştırmalarının ilk sonuçlarını ise geçtiğimiz yıl kasım ayında yayınlanan “Nature Communications” dergisinde (Nature Communications. 2012; 3: 1193.) sundular.
Nanoparçacıkların başka bir ışık kaynağına ihtiyaç duymadan bağımsız bir şekilde ışıldayabildiklerini söyleyen Stanford Üniversitesi’nden Jianghong Rao, meslektaşları ile birlikte başarılı bir madde kombinasyonu sayesinde tümörlerin tanısında önemli bir hedefe ulaşmayı başardı.
Yaklaşık bir milimetrenin 30 milyonda biri küçüklüğündeki, kuantum noktalar olarak da adlandırılan bu parçacıklar, prensip olarak ışık dalgalarını yakın bir kızılötesi alanda yayabilen, yarıiletken sentetik bir maddeden oluşuyorlar. Işık emisyonunun uyarılması için ise araştırmacılar birincil bir ışık kaynağı olan ve vücutta mavi ışık yayabilen renilla reniformis luciferase proteinini kullanıyorlar. Bu iki madde bir araya gelerek, başka bir uyarıcı olmaksızın kızılötesi dalga yayabilen nanoparçacıkları meydana getiriyor.
Rao ve meslektaşları bu nanoparçacıkları, biyolojik olarak uyumlu bir kılıf ile sararak, sulu bir sıvı içinde parçalanabilmelerini sağlıyorlar. Yaşayan kanser hastası fareler üzerinde yaptıkları deneylerde, nanoparçacıkların zayıf kızılötesi dalgalarını özel bir kamera yardımıyla kaydettiklerini belirtiyor ve elde ettikleri fotoğrafların milimetre küçüklüğündeki tümörleri dahi keskin hatlarıyla birlikte teşhis edilebilir hale getirdiğini ekliyorlar.
Floresan-nanoparçacıklar önceden de tümörlerin izlenmesinde kontrast maddesi olarak kullanılıyordu fakat bu yöntem ile, kontrastı daha zayıf fotoğraflar elde edilebiliyordu. Rao ve meslektaşları bu başarılı madde kombinasyonları sayesinde kanserin tanı ve tedavisinde bizleri bir adım daha ileriye götürmeyi başardılar. Bundan sonraki adımlar ise, bu yeni ışık yayan nanoparçacığın uyumluluğunun kontrol edilmesine yönelik çalışmalar olabilir. Ağır metaller içermeyişi ise şimdiden bir artı.. Fakat bu yöntemin hastalar üzerinde klinik uygulamalarının yapılabilmesi için maalesef daha zamana ihtiyacımız var.
Senem Sağlam – 16.12.2013
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi OFMA Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
Kuark Bilim Topluluğu Popüler Bilim Yayın Grubu
Kaynaklar:
- Oliver Löfken Jan. Nanoteilchen lassen Tumoren leuchten. (Kasım 2012). http://www.wissenschaft-aktuell.de/
- Xiong Liqin, Shuhendler J. Adam, Rao Jianghong . Self-luminescing BRET-FRET near-infrared dots for in vivo lymph-node mapping and tumour imaging. Nature Communications. (Kasım 2012). DOI: 10.1038/ncomms2197
- Kanser Daire Başkanlığı – http://thsk.gov.tr. Erişim Tarihi: 16 Aralık 2013, 21:30