Heidelberg Üniversitesi’nden fizikçi Christof Wetterich evrenin aslında genişlemediğini öne sürüyor. Bunun yerine, gökbilimcilerinin gördükleri kızıla kayma etkisi sadece evrendeki her şeyin daha fazla kütle kazandığı anlamına geliyor Wetterich’e göre.
“Genişleyen Evren” isimli yazımızda görebileceğiniz gibi, 1920’li yıllarda Georges Lemaître ve Edwin Hubble çoğu galaksinin böyle bir kızıla kayma gösterdiğini ve kızıla kaymanın çok uzak galaksilerde daha fazla olduğunu buldular. Bu tür gözlemlerden de, gökbilimciler evrenin genişlediği sonucunu çıkarmışlardı.
Wetterich’in kızıla kaymanın evrenin genişlediğini değil de kütle kazandığını söyleyen bu yeni teorisi Nature hakemleri tarafından henüz incelenmedi ama arXiv‘e eklenen manuscript bazı gökbilimcilerden kayda değer bulununca Nature News tarafından haberi yapıldı. Nature’daki habere göre bu fikrin test edilebilir olmadığı bildirildi. Çünkü kütleler birbirlerine göre ölçülmektedir, yani eğer evren kütle kazanıyorsa, biz bunu asla bilemeyiz. Çünkü kütlelerin hepsi birbirine göre yine aynı kalacaktır.
Nature’daki haberde Wetterich’in şöyle açıklamaları var: “Bu yeni teorinin iki avantajı vardır. Avantajlardan ilki evrene başka bir şekilde bakmanın yolunu sağlamada yardımcı olabilir. Diğeri, evrenin standart genişlemesinden doğan bazı baş belası öngörüleri açıklamada yardımcı olabilir bu teori.”
Giderek kütle kazanan bir evren gökbilimcilerin her gün gördükleri bir fenomen oluşturabilir: uzak galaksilerden gelen kızıla kayan ışık. Günümüzde, gökbilimcileri kızıla kaymayı evrenin genişlediğinin işareti olarak yorumluyorlar. Oysa ki bu teori, evrenin genişlemediğini ama kütle kazandığını öne sürüyor. Ancak evrendeki her şeyin kütle kazanması test edilebilir değil. Bu da kızıla kaymayı bilim dünyasının yeni bir fenomeni yapabilir.
Peki, teorideki ayrıntılar ne?
Wetterich’in teorisindeki ana nokta, atomlar tarafından yayınlanan karakteristik ışığın atomların temel parçacıklar ve özelde onların elektronların kütleleri tarafından da etkilenmesi üzerinedir. Eğer bir atomun kütlesinde büyüme olursa, fotonlar daha fazla enerjik hale gelecektir. Yüksek enerjiler yüksek frekanslara karşılık geldiğinden emisyon (yayılma) ve absorpsiyon (soğurma) frekansları spektrumun mavi kısmına kayacaktır. Buna karşılık, eğer parçacıklar daha hafif olsaydılar, frekansları kızıla kaymış olacaktı.
Işığın hızı sonlu olduğundan, biz uzak galaksilere baktığımızda zaman içinde geride kalanı aramış oluruz – bizim gözlemlediğimiz ışık yayıldığı zamandaki olanları görürüz. Eğer tüm kütle bir zamanlar hafifse (düşükse) ve sürekli artsaydı, eski galaksilerin renkleri bugün ki frekanslarda kıyasla kızıla kaymış olarak görünecekti. Kızıla kaymanın miktarı da Dünya’dan olan uzaklıkları ile orantılı olacaktı. Böylece, kızıla kayma galaksileri uzaklaşıyorlar gibi gösterir.
Kızıla kaymanın bu alternatif yorumundaki matematik ile kozmolojinin tümü oldukça farklı görünüyor. Evren enflasyon olarak bilinen kısa süreli bir dönem sırasında hızla genişliyor. Ama enflasyon öncesinde, Wetterich’e göre, Büyük Patlama evrenin yoğunluğunun sonsuz olduğu bir tekillikten oluşmuyordu. Bunun yerine, Büyük Patlama aslında sonsuz süreli bir dönemin üzerinde geçmişte boylu boyunca uzanmaktadır. Yani evren durağan olabilir veya büzüşmeye (küçülmeye) başlamış bile olabilir.
Bu teori ile beraber ilginç olansa, evrende hepimizin diğer gökcisimleri ile beraber kütle kazanıyor oluşumuz ama bunu fark edemeyişimiz. Çünkü diğer gökcisimlerine göre kütlemiz aynı kalacak, tabii Nature News’da yayınlanan habere göre…
Nature’da yer alan haberde bu teoriye olan diğer fizikçilerin tepkileri de yer alıyor. Bazı fizikçiler bu teorinin dikkate değer olduğunu düşünseler de, bir kısmı ikna olmuş değil.
Haberin diğer ayrıntılarına Nature News‘den ulaşabilirsiniz.
Gökhan Atmaca, MSc. twitter.com/kuarkatmaca | facebook.com/anadoluca