Popular Science dergisinin Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki görevi boyunca uzayda 211 gün 11 saat 46 dakika kalan NASA astronotu Michael Barratt ile yaptığı röportajını Türkçeleştirdik ve aşağıda olduğu gibi KBT Bilim Sitesi okuyucularıyla paylaşıyoruz. Ancak öncellikle Michael Barratt hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. 16 Nisan 1959 tarihinde ABD’de doğan Michael Barrat bir astronot olarak seçilmeden önce aerouzay tıp alanında uzmanlaşmıştı. Bunun için 1988 yılında Northwestern Üniversitesi’nde dâhiliye bölümünde 3 yıllık intörnlüğü (ihtisas) tamamladıktan sonra 1991 yılında, NASA, Wright Devlet Üniversitesi ve Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssü’nde aerouzay tıp alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. NASA’daki ilk işi de 1991 yılının Mayıs ayında NASA Johnson Uzay Merkezi’nde oldu ve aerouzay projesi doktoru olarak işe başladı. Birçok farklı iş görevi ve aldığı eğitim programlarından sonra ilk uzay uçuşunu 2008 yılının Şubat ayında yapılan 19. Sefer’de uçuş mühendisi görevi ile gerçekleştirdi. Son uçuşunu ise Discovery Uzay Mekiği ile 2011 yılının Mart ayında gerçekleştirdi. Ayrıca bu uçuş Discovery Uzay Mekiği’nin de son uçuşu olan STS-133 göreviydi.
ve röportaj: Astronotlar Uluslararası Uzay İstasyonu’nda Yaşamanın ve Çalışmanın Sıkıntısıyla Nasıl Başa Çıkıyor?
Günlük yorucu ve zorlayıcı işler oldukça stresli olabilir. Peki, bunu alçak Dünya yörüngesinde, yeryüzünden yaklaşık 268 mil yukarıda yaparsanız ne olur? Popular Science bilim dergisi, bunu bulmak için tecrübeli NASA astronotu, uzay tıbbı uzmanı ve Mir Programı ile Uluslararası Uzay İstasyonu görevlerinde yer alan Michael Barratt ile bir röportaj yaptı. Mesleğe bağlı oluşan stres, uzayda çok daha yoğun yaşanıyor. Düşünülenden çok daha zor, uzun ve titiz bir görev bu. Uzay yürüyüşü aksilikleri, istasyonun itici ve patlayıcı maddelerden oluşan ağır deposu ve sürekli dikkatli ve tetikte olmanın getirdiği stres astronotları oldukça zorluyor.
Popular Science: Uzaya seyahat etmek ve orada çalışıyor olmak nasıl bir duygu? Bu işin stresli olan tarafları nelerdir? Yani gerçekten stresli bir iş mi?
Michael Barratt: Bizler tüm bu stres için de hazırlanıyoruz. Örneğin robotik kolları kontrol ederken takılıp kalırsa ve üstelik ucunda görev yapan bir astronot varsa- ki bu benim başıma geldi- bununla nasıl baş edileceğini bilmen gerekir. Her ne kadar gerçek hayatta bir modül üzerinde bunun eğitimini alsak da uzayda çok başka koşullara maruz kalıyoruz. Bu yüzden çoğunlukla uzay uçuşunun tüm bu stresiyle mücadele etmeye hazırlanıyoruz.
Bunun dışında Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki stresin en büyük kaynağı muhtemelen taşıdığımız iş yükü ve sorumluluk. Orada yapılacak çok fazla şey var. Bunun için de bir zaman çizelgesi kullanıyoruz. Sabah uyandığımızda zamanlanmış tüm görevleri yerine getirmek için ekranda bulunan kırmızı bir çizgi, işleri ne zaman yerine getirmemiz gerektiğini söylüyor. Kırmızı çizgi acımasızca sağa doğru hareket ettikçe vaktimizin de giderek azaldığını göstermiş oluyor. Eminim ki birçok insan da bizim gibi, 50 bin tonluk patlayıcı ve yanıcı maddelerin bulunduğu bir istasyonda olduğunu ve her an havaya uçabileceğini düşünmek yerine, stresle başa çıkmayı tercih ederdi.
PS: Tüm bunlar Dünya’da olsak dahi oldukça stresli görünüyor. Yapmak zorunda olduğumuz şeyler bile bazen oldukça stresli gelebiliyor.
MB: Biz her zaman kendimize şunu söylüyoruz. “İki şeyin dengesini çok iyi ayarlaman gerekir. 100 milyar dolarlık uluslararası bir mülkün personelisin. Bunu asla unutma. Aynı zamanda bunun seni etkilemesine de izin verme.” Bu şekilde stresi kontrol etmeye çalışıyoruz.
PS: Kafayı sıyırma noktasına geldiğiniz anlar oldu mu hiç?
MB: O bunalmışlık ve çaresizlik hissini hiç yaşamadım. Beklenmedik şekilde başarısız olduğumuz zamanlar oldu. Mesela karbondioksit temizleyicisi arızalanmıştı ve bunu çözmek için ısı eşanjörünü devre dışı bırakabilmek ve bunun için de renkleri birbirinden farklı olan tellerden birini kesmemiz gerekmişti. Sonunda bununla başa çıkmayı başardık.
PS: Bu gerçekten stresli görünüyor. Filmlerdeki bomba sökme sahnelerine benziyor.
MB: Evet, kesinlikle! Teli kestim ve ekip arkadaşım elinde ıslak bir bezle gelerek alnımı sildi. Tıpkı bir kamera şakası gibiydi. Ancak böyle durumlarda ekip olarak bunun stresiyle başa çıkmayı becerebiliyoruz sanırım. Akşam yemeklerinde bir araya geliyoruz ve müzik, şakalar ve yönetim hakkında şikayetlerimiz eşliğinde ya da birbirimizle şakalaşarak bunun üstesinden geliyoruz. Bu, günün sonunda tamamen gevşemek, sorunlarla daha iyi başa çıkabilmek ve birbirimizi gülerek motive etmek için, mürettebat olarak sıkça başvurduğumuz bir durum. Bu tür deneyimlerin bizi etkilemesindense, öğrendiklerimizi gayet sıradan bir durummuş gibi paylaşmanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca oldukça renkli bir ekibimiz var. Rus kumandanımız geleneksel batı müziğiyle ilgilidir ve ara sıra Tim McGraw şarkıları söyler. Uçuş mühendisimiz de oldukça koyu bir heavy metal tutkunudur.
PS: Eğitiminiz sırasında nasıl daha iyi başa çıkılacağını görmek için bazı özel kontrol stresi testlerinden geçiyor musunuz?
MB: Kesinlikle. Uzay uçuşundan önce Florida’nın Key Largo kıyılarında bulunan bir su altı habitatında bir hafta geçiriyoruz ve uzay uçuşunun bir çeşit simülasyonunu yaşamış oluyoruz. Gerçekten çok soğuk olan bu suyun içinde sırt çantamızla bir veya iki hafta kadar bir zaman geçirmiş oluyoruz. Böylece temel hayatta kalma derslerini almış ve uzaydaki olası problemlerden biri olan karanlıkla mücadele için de tamamen karanlık olan Sardinia Mağarası’nda bir hafta geçirmiş oluyoruz.
PS: Tüm bunlar kulağa eğlenceli gelse de aynı zamanda oldukça stresli görevler öyle değil mi?
MB: Evet, oldukça hırpalayıcıydı. Bunların sonrasında yüksek irtifada yapılan görevlere tabi tutuluyoruz. Yüksek performanslı uçaklarda uçuş eğitimleri alarak, ekip arkadaşlarımızla da zaman geçirmiş oluyoruz. Beraber oksijensiz kalıyoruz, üşüyoruz, ıslanıyoruz, üzülüyoruz, yorgun düşüyoruz ya da zorlu zihinsel ve bendensel tüm sorunların beraber üstesinden geliyoruz. Böylece birbirimizi de tanımış oluyoruz. Birbirimizi tanıyınca da olaylara nasıl tepki vereceğimizi ve nelere ihtiyaç duyabileceğimizi de kestirebiliyoruz.
Kendinize dikkat etmeniz hem kendiniz hem de takımınız için de sonsuz öneme sahip oluyor. Tüm bunları yapınca da iyi bir takım çalışması kaçınılmaz oluyor.
Tuğba Yaşar
Marmara Üniversitesi Fizik Bölümü
Kuark Bilim Topluluğu Popüler Bilim Yayın Grubu
Kaynaklar:
http://www.popsci.com/space-no-one-can-hear-you-stress
https://en.wikipedia.org/wiki/Michael_Barratt_(astronaut)