Güneş Sistemimizin en uzak noktasında kendi halinde önce bir gezegen sonra cüce gezegendi Plüton. Uzun bir yolculuğun ardından NASA’nın Yeni Ufuklar (New Horizons) uzay aracı Plüton’a ulaştı ve 14 Temmuz’da cüce gezegene olan en yakın geçişini tamamladı. Bu geçiş sırasında hem Plüton hem de uyduları hakkında çeşitli bilgiler topladı. Birkaç gündür bu yeni bilgilerin ne olduğu konusunda herkes merak içindeydi. Ve o gün geldi çattı. 15 Temmuz’da Türkiye saati ile 21:00’de NASA TV’de canlı yayında Yeni Ufuklar misyon ekibi Plüton ve uyduları hakkındaki şimdiye kadar ki edindiğimiz en detaylı bilgileri paylaştılar.
Önce “patates biçimli” Hidra (Hydra) uydusunun tarihteki ilk yakın çekim görüntüsü sunuldu. Doğrusu, tarihte ilk demeye değer bir görüntüydü. Çünkü çözünürlüğü biraz düşüktü, piksel başına 3.6 kilometrelik bu fotoğraf aşağıdaki gibidir:
Sonuç olarak Hidra uydusunun 43’e 33 kilometrelik bir alana sahip olduğu ve diğer taraftan da yüzeyinin muhtemelen katı buzdan oluştuğu anlaşıldı. Hidra ve diğer uydulara ait gelecek görüntüler (daha yüksek çözünürlüklü) ise bu katı buz meselesi hakkında kanıtlayıcı bilgiler içerebilir.
İkinci incelenen görüntü, Plüton’un en büyük uydusu olan Charon’undu. Şüphesiz Plüton kadar Charon da bu misyonun en çok merak edilenleri arasındaydı. Hakikaten şaşırtıcı veriler elde ettik kendisinin hakkında. Üzerinde kanyon bulduk. Aşağıdaki fotoğrafın sağ üst kısmında yarım bir halka/daireye benzer bir yapı görüyor olacaksınız. İşte burasının 7-9 kilometre derinliğe sahip bir kanyon olduğu düşünülüyor. Kanyonun neden ve nasıl oluştuğunu bilemiyoruz ama bu, uydunun hareketli bir jeolojik yapıya sahip olduğunun işareti olabilir.
Kutup bölgesinde yer alan görece karanlık bölge ise Charon uydusunun çarpışma etki kraterlerine sahip olduğunu gösteriyor. Bunu daha önceki fotoğraflardan öngörebiliyordu araştırmacılar. Diğer taraftan, Charon uydusunun güneyine doğru 1000 kilometreye uzanan yarık gibi görünen bölgenin çeşitli jeolojik aktivitelere işaret olabileceği düşünülüyor. Böylelikle, Charon uydusunun bu son görünümü oldukça genç ve değişken arazi yapılarına sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Ve sıra Plüton cüce gezegenine geldi. İlk dikkati çeken şey ise kalp biçimindeki parlak alanın güneyinde yer alan buz yüzeyi üzerinde yükselen 3500 metre yüksekliğe sahip dağların fark edilmesi oldu. Bu dağlar 100 milyon yıl yaşında bile değiller. 4.5 milyar yıllık Güneş Sistemi’ne göre bu dağlar oldukça genç. Dolayısıyla Plüton’un bugün jeolojik olarak hâlâ aktif olduğunu söylemek mümkün ve evet, gezegen yer bilimcileri için inanılmaz bir araştırma alanı ortaya çıktı.
NASA’nın Ames Araştırma Merkezi’ndeki Yeni Ufuklar Jeoloji, Jeofizik ve Görüntüleme Takımı’ndan (GGI) Jeff Moore “bunun Güneş Sistemi’nde bizim daha önce görmediğimiz en genç yüzeylerden biri olduğunu” söyledi. Dev gezegenlerin buzlu uydularının tersine, Plüton çok daha büyük gezegensel cisimlerle kütleçekimsel etkileşmeler sonucu ısınmadığını ve başka süreçlerle dağlık bir manzara ürettiği söylenebilir. Dolayısıyla bu sonuç, Titan gibi diğer buz doğasına sahip uydu ya da gezegenlerin jeolojik aktivitelerinin kaynağına ilişkin teorilerin tekrar düşünülmesi gerektiği anlamına geliyor.
Bu arada Plüton üzerindeki kalp biçimli bölgeyi hatırlıyorsunuz değil mi? Artık o kısma Plüton’u 1930 yılında keşfeden Clyde Tombaugh’nun anısına artık Tombaugh Regio deniliyor. Tekrar etmek gerekirse bu 3500 metreye kadar yükselen buzul dağları Tombaugh Regio’nun güneyinde yer almaktadır. Bu bölgenin yakın çekim görüntüsünü de NASA’nın verdiği bilgiye göre, Yeni Ufuklar cüce gezegene olan en yakın geçişini gerçekleştirmeden 1.5 saat önce 770 bin kilometreden elde etmiş.
Plüton’la ilgili başka bir bilgi, atmosferini giderek kaybetmesi. Bunu önceki yazılarımızda da ifade etmiştik ancak bu defa daha belirleyici kanıtlar var. Yeni Ufuklar’ın üzerindeki RALPH adı verilen bilimsel cihaz renkli kamera ve kızılötesi spektrometreye sahip. Bu özellikleri ile Plüton atmosferi üzerindeki ilk ölçümlerini yaptı. Kuzey kutup ve ekvator bölgeleri bu ölçümlere göre bol miktarda metan buzu içeriyor. Ancak miktarlar bölgeler arasında farklı. Bunun nedenleri, oralarda neden metan olduğunu belirlemek için ise çok erken! Ama tahmin yürütebiliriz değil mi? İşte Yeni Ufuklar misyonunun ekip lideri Alan Stern (hani facebook sayfamızda yüzündeki tepkisini paylaştığımız araştırmacı) Plüton’un çok düşük kütleçekim kuvvetine sahip olmasının atmosferini tıpkı Mars’ta olduğu gibi kaybetmeyi sürdürmesinde etkin olduğunu söyledi canlı yayındaki toplantıda. Diğer taraftan metanın yanı sıra atmosferde en fazla bulunan şey ise azot/nitrojen. Alan Stern’e göre ise bu nitrojenin kaynağı yüzeydeki olası su bacaları ya da yanardağlar olabilir. Ancak bunlara ilişkin bir iz yok.
Plüton’u bir ışık parçasından gerçekte olan kalp biçimli bir buz-kaya parçasına nasıl gördüğümüzü gösteren kısa animasyonu da izlemelisiniz:
Yeni Ufuklar uzay aracı Plüton ve Charon ile diğer dört uydusu Nix, Hidra, Styx ve Kerberos’dan oluşan sistemi incelemek için 12 günü daha olacak. Dolayısıyla çok sayıda veri elde etmiş olacak bu dönemde ve bu verileri ancak 16 ayda göndermeyi tamamlamış olacak. Bu arada veri gönderme hızı saniyede 2 kilobit, gezegenler arası iletişim! Bu gördüğünüz ıssızlıktan inanılmaz görüntüler gelmeye devam edecek gibi görünüyor. Takipte kalın.
Gökhan Atmaca, Bilim Uzmanı (MSc.)
Takip: twitter.com/kuarkatmaca
İletişim: facebook.com/anadoluca
Kaynaklar:
http://pluto.jhuapl.edu/News-Center/News-Article.php?page=20150715
http://www.popsci.com/zooming-pluto-and-its-moons
http://www.aljazeera.com.tr/haber/plutonun-kalbine-ait-yakin-cekim-fotograf