Gelişen dünya rekabet üzerine kurulu bir dünyaya dönüşürken şirketlerin, ülkelerin ve hatta bilimsel araştırma laboratuvarlarının kendisi yenilikçi anlayışa gereksinim duymaktadırlar. İnsanoğlunun varlığından bu yana rekabet ortamı içerisinde bulunduğumuz düşünülürse günümüz dünyası için de rekabet her yönüyle daha açık bir şekilde ön plandadır. Rekabette başarılı olabilmek için ise artık yeniliğe, yenilikçi anlayışa; inovasyona daha çok ihtiyacımız var!
Topluluğumuzun ücretsiz bilim dergisi NetBilim‘in 11.sayısında bu yazı daha önce yayınlanmıştır. Bu ve diğer yazılar için NetBilim’in web sitesini inceleyebilirsiniz.
İnovasyon, OECD ile Eurostat’ın birlikte yayınladığı Oslo Kılavuzu’nda şöyle tanımlanmaktadır:
“İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet), veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.”
Bu tanımı ele aldığımızda iki şeye vurgu yapıldığını görebiliriz, ‘değişim’ ve ‘yeni’. Bir teknolojide değişim veya bir teknolojinin yenilenmesi nasıl sağlanabilir? Öncelikle bir teknolojiyi geliştirmek (değiştirmek veya yenilemek) için o teknoloji ile ilgili altyapılara ‘yatırım’ sağlanılmalı, ardından bu yatırımın doğru şekilde yönetilebilmesi için insanoğlunun bilimsel bilgi birikiminin kullanıldığı Ar-Ge birimlerine ihtiyaç vardır. İnovasyon için yatırım ve Ar-Ge birbiri ile doğru orantılı olan ve biri olmazsa olmaz olan iki parametredir.
İnovasyonda Şirketler, Yatırımcılar
Yatırımcılar neden inovasyon sürecinde yer almalıdırlar? Çünkü günümüzde inovasyon, yatırımcılar için ekonomik olarak varlıklarını sürdürmeleri ve rekabet ortamında ayakta kalmalarını sağlamak için önemli bir anahtar hâline gelmiştir. İnovasyon ile,
- Ürünlerin maliyetleri azaltılabilir,
- Yeni ürünler elde edebilirsiniz,
- Ürün ve hizmetlerde çeşitliliği sağlayabilirsiniz,
- Daha az maliyette aynı ürünün daha fonksiyonel versiyonlarını pazara sunabilirsiniz…
Böylece bulunduğunuz sektördeki pazar payınızı artırabilir, tüketiciye daha uygun daha fonksiyonel ürünler sunarak rekabet ortamında bir adım daha önde olabilirsiniz. Bir yatırımcı var olduğu pazar payını artırmak, yeni pazarlara girmek istiyorsa yeni
fikirlere, yeni ürünlere ihtiyacı olacaktır. Bu yeni fikirler ürün ve hizmet kalitesini artırırken yatırımcının pazar payına da etki eder. Tüm bunlar ekonomik büyümeyi, istihdamın artmasını ve daha iyi ürünlerle daha iyi yaşam kalitesini sağlar.
İnovasyonda Üniversite-Sanayi İşbirliği
Üniversiteler ve araştırma laboratuvarları bilimsel bilgiyi üreten aynı zamanda doğrudan inovasyona ön ayak olan kurumlardır. Şirketler, yatırımcılar ise üniversitelerde üretilen işlenmemiş, ham ürünü kendi Ar-Ge birimlerinin raporları doğrultusunda yatırımları ile şekillendiren ve üreticiye sunan kurumlardır. İnovasyon sürecinde üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanmasında üniversitelerin bu süreçte yalnız kalmamaları için yatırımcının, şirketlerin Ar-Ge birimleri var olmalı ve bu süreç içerisinde üniversitelerdeki araştırma grupları veya laboratuvarları şirketlerin sadece Ar-Ge birimleri ile doğrudan temas sağlamaları sayesinde daha verimli bir inovasyon süreci sağlanabilir. Bu aslında inovasyon süreci için basit bir modeldir ama uygulamada ülkemiz bu noktada zorluklar çekmektedir.
Bu zorlukların aşılmasında yatırımcılar Ar-Ge birimine sahip olmaları gerekirken bu Ar-Ge birimi,
- Yatırımcının bulunduğu sektördeki gelişmeleri takip edebilen
- İlgili sektördeki gelişmelere etki yapabilecek üniversitedeki araştırma birimleri ile doğrudan temas sağlayabilen
- İlgili sektördeki sorunları tespit edebilen ve bu tespit doğrultusunda üniversite araştırma birimleri ile ortak çözüm üretmeye yönelik projelerde yer alabilecek yeterliliğe sahip olabilen bir yapı içinde olmalıdırlar.
Bu özelliklere sahip bir Ar-Ge birimi ilgilendiği sektördeki gelişmeleri bilen, sorunların farkında olan ve bu sorunların çözümüne ortak olup yeni fikirlerin üretilmesine katkı sağlayabilen bir Ar-Ge birimi olarak karşımıza çıkar. Gerçek bir inovasyonun gerçekleşmesi sanayideki Ar-Ge birimleri ile üniversite araştırma birimlerinin uyumlu olmalarını gerektirir.
İnovasyon ve Bilimsel Araştırmalar
İnovasyon yeni fikirleri üretmek ve bu fikirleri uygulamada kullanarak veya var olan fikirleri farklı yollarla kullanarak çeşitli uygulamalarla ticari bir yarar oluşturmak ise bilimsel araştırmalar bu sürecin içinde yeni fikirlerin üretilmesi ve var olan fikirlerin farklı yollarla kullanılması kısmında yer alır. Yani işin en can alıcı noktasında.
Bilimsel araştırmalar sonucunda elde edilen yeni fikirler, buluşlar veya ürünler birer inovasyondur tıpkı internet, cep telefonları, bilgisayarlar gibi… Laboratuvar ortamında elde edilen bu inovasyonun kullanıcıya/tüketiciye sunulması, ilgili sektöre ve teknolojik olanaklara bağlı olarak 5-15 yıl gibi bir süreyi bulmaktadır genelde. Kimi bilimsel araştırmalar ise teknolojik olanakların yetersizliği nedeniyle o teknolojik olanakların gelişmesini bekleyebilir. Bu durumda da daha gelişkin teknolojik olanaklara ihtiyaç duyan bilimsel araştırmalar daha gerçekleşmeden bir inovasyon bile sayılabilir.
2010 Nobel Fizik Ödülü olağanüstü özelliklere sahip grafen ismindeki bir malzemenin keşfine verildi. Malzeme henüz 2004 yıllarında keşfedilmişti ve üzerinden yaklaşık 6 yıl geçtikten sonra Nobel Fizik Ödülü gibi büyük bir ödül bu keşfi yapan bilim insanlarına verildi. Yapılan keşiflerin sonuçlarının günlük yaşantımıza girdikten ve öneminin farkına varıldıktan sonra yani keşiften çok sonraları Nobel Ödülleri keşfi yapanlara verilirdi. Bu durum göz önüne alındığında son verilen ödül, keşiften kısa süre sonra verilen bir ödül oldu. Bunun en önemli nedeni ise keşfedilen grafen malzemesinin keşfedilmesinin ardından yarattığı etkiydi. Öyle bir malzeme idi ki günümüz teknolojisinin mimarisi olan silikon malzemesinin yerini alacak en önemli aday malzeme oldu hatta o malzemeden daha geniş uygulama alanları bularak. Üstüne üstlük kısa sürede bu inovasyon birçok patent alarak ticari uygulamalar için uygulanabilir olduğunu da gösterdi. Çok değil önümüzdeki birkaç yıl içinde grafen malzemesinin kullanıldığı cep telefonları, cep bilgisayarları, dizüstü bilgisayarlar, organik ışık yayan diyot ekranlar (yeni nesil televizyon teknolojileri), biyoaygıtlar, sensörler, antibakteriyeller gibi sayısız uygulamaları göreceğiz. Grafen öyle bir inovasyon oldu ki hem yaşantımızı değiştirecek hem de sayısız inovasyonun gelişmesine, filizlenmesine ön ayak olacak. Üstelik tüm bu süreç 5-6 yıl gibi inanılmaz kısa bir sürede gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor. Bunun ardında da nanoteknoloji yer alıyor.
İnovasyon ve nanoteknoloji ilişkisi birbirine kökten bağlıdır. Nanoteknolojinin kendisi bir inovasyon olarak doğarken diğer yandan da “inovasyon” kavramının hayatımızda yer almasına ön ayak oldu. Nanoteknoloji ile maddenin 1-100 nanometre (metrenin milyarda biri) ölçeğinde çeşitli uygulamalar, değişiklikler yapabilirsiniz ve bu değişiklikleri teknolojiye yansıtarak tamamen yeni bir ürün ya da var olan ürünün daha iyi bir versiyonunu sunabilirsiniz. Yazımızın başlangıcında da belirttiğimiz gibi yeni ve değişim, inovasyonun iki temel anahtarı ve bu iki temel anahtarı da nanoteknoloji kolayca sunabilir. İnovasyon sürecinde yer alacaksanız eğer bu sürecin içine nanoteknolojiyi katmalısınız. Çünkü, madde nanoteknolojinin ilgilendiği bu ölçekte değişik fiziksel ve kimyasal özellikler gösterebiliyor ve bilim insanları maddenin bu ölçeğindeki değişiklikleri kullanarak uygulamalar elde edebiliyor. Çoğu kez de bu uygulamalar ticari bir ürüne dönüşebilmekte. Dolayısıyla nanoteknolojinin kendisi “değişim”i incelerken inovasyonun ortaya çıkması kaçınılmaz.
Özellikle bizim ülkemiz gibi ülkeler yıllar önce elektronik devrimi ile kalkınan uzak doğu ülkeleri gibi nanoteknoloji sayesinde benzer kalkınmalar yaşayabilirler. O zamanla elektronik devrimi bir inovasyondu, kazandılar. Şimdilerde nanoteknoloji yeni inovasyonlar sunuyor önümüze ve ülkemiz inovasyonları kullanabilirse ekonomik ve birçok açıdan çok iyi konuma gelebilir. Nitekim Rusya’nın nanoteknolojiye yaptığı son beş yıllık yatırımlarına bakılırsa bu treni kaçırmak istemiyor!
Değerli okuyucu, topluluğumuzun ücretsiz bilim dergisi NetBilim‘i okumanızı tavsiye eder ve ilginizi beklerim…
Gökhan Atmaca / http://twitter.com/kuarkatmaca | http://facebook.com/anadoluca
Kuark Moleküler NanoBilim Araştırma
Gazi Üni. Nanoscale Devices and Carrier Transport Group