Güney Kore’de Yonhap haber ajansının geçtiği bir habere göre, bu pazartesi günü Güney Kore Bilim Bakanlığı tarafından ülke sanayisinin rekabet gücünü artırmak için çekirdek nanoteknolojinin geliştirilmesi amacıyla bu yıl 626 milyon ABD doları harcanacağı açıklandı.
2017 yılında Güney Kore nanoteknoloji için yaklaşık 500 milyon ABD doları kadar bir bütçe ayırırken bu yıl yaklaşık 5’te 1’i oranında nanoteknolojiye harcanan para artmış olacak. Bu şekilde çeşitli sanayi alanlarında uygulanabilecek temel ve anahtar teknolojilerin geliştirilmesi amaçlanıyor.
Bir metrenin milyarda biri nanometre (nm) olarak adlandırılır. Nanoteknoloji ise 1 ila 100 nm arasındaki nanoölçekte malzemelerin ve aygıtların geliştirilmesi, bunların yeni ve daha iyi özelliklere sahip olan daha kararlı ve daha hassas ürünlere dönüştürülmesini amaçlayan bir bilim ve teknoloji alanı olarak tanımlanabilir.
Bilim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, bu bütçenin önemli bir kısmı (528 milyon ABD doları) yerli teknolojilerin geliştirilmesi ve yerel şirketlerin küresel pazar payını artırmak için geliştirilmiş olan teknolojilerin ticarileştirilmesi ve piyasaya sürülmesi için ayrılacak.
Diğer bakanlıklarla beraber ortak bir kalkınma planı kapsamında, nanoteknoloji alanında vasıflı çalışanların yetiştirilmesi için 42 milyon ABD doları harcanması planlanıyor. Bu kalkınma planı son açıklanan işsizlik oranları nedeniyle bir hayli önemli. Çünkü uzun bir süre sonra, ülkede ilk defa bu yıl işsizlik sayısında artış görüldü. İşsizliği azaltmak amacıyla, yapılan bu kalkınma planının yanı sıra 2022 yılına kadar sağlık sektöründe yeni 100 bin iş istihdamını sağlayacak bir adım daha Güney Kore hükümeti tarafından atıldığını da söylemek isterim.
Son olarak, 49 milyon ABD doları kadar bütçeden bir kısım herhangi bir nanoteknoloji ürününün performansını kontrol etmek için kullanılacak yeni bir değerlendirme sistemini de içerecek bir altyapı geliştirme konusunda harcanmaya ayrıldı.
Türkiye’de Nanoteknoloji Üzerine
Güney Kore her yıl nanoteknoloji alanında önemli miktarlarda parayı üniversitelerde araştırmacılara ve sanayide girişimcilere aktarıyor. Ancak bu yatırım sadece hükümetin bütçeden ayırdığı parayla sınırlı kalmıyor, Samsung, LG ya da SK gibi özel sektörden üniversitelere önemli fonlar akıyor. Güney Kore’de çalıştığım araştırma grubunun projeleri hem devlet kurumları hem de Samsung gibi özel sektör tarafından destekleniyordu. Ülkemizde TÜBİTAK’ın 1001, 1003 gibi programları dışında bilimsel araştırma yapmak isteyenlerin başvuracağı programların sayısı sınırlı. Avrupa Birliği’nin sağladığı programlar ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın sunduğu sınırlı bilimsel altyapı destekleri dışında pek bir olanak yok gibi. Özel sektörümüzün üniversitelere ve araştırmacılara yaptığı destek ya da Ar-Ge için ayırdığı bütçe ise bir muamma. Güney Kore’de ise özel sektörün üniversitelerin laboratuvar ve diğer altyapı oluşumlarına katkıları bile var. Ülkemizde ne yazık ki bunların örneklerini görebilmek oldukça nadir.
Şu yukarılarda konuşulan rakamlar ile üniversitelerimizde temel teknolojiler geliştirmek isteyen araştırmacılara proje başına ayrılan rakamların toplamının kıyaslanması bile yersiz. Üniversitelerimizde üretilen bilginin teknolojiye dönüşmesi değil daha o bilginin üretilmesi konusunda temel sıkıntılarımız var. Bugün başka bir haber daha gördüm, Avrupa Birliği yapay zeka alanındaki araştırma-geliştirme programlarına yani bu alanda yapılacak proje ve yatırım fonlamalarına 2020 yılına kadar 1,5 milyar avro yatırım yapılacağını açıkladı. 26 AB üyesi ülkenin oluşturduğu bu bütçeden yıl başına 750 milyon avro gibi bir ödenek yapay zekaya ayrılıyor, yarıiletken teknolojileri ve nanoteknoloji üzerine ekonomisini güçlendiren Güney Kore tek başına nanoteknoloji için AB üyelerinin bir araya gelerek oluşturduğu bütçe kadar bir kaynak ayırabiliyor.
Dolayısıyla, kıyaslama yapmaktan ziyade bir ülke nasıl olur da bu noktaya gelmiş ve hangi yolları izlemiş, bunlara bakmak lazım ve belki de izlenecek, uygulanacak bir yol haritası yapmak için bazı dersler çıkarmak gerekir. Üzüldüğüm nokta şu, tam olarak aynı konuya, 2014 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen III. Ulusal Nanoteknoloji Kongresi’nde “Türkiye’de Nanoteknoloji Trendi” paneli sırasında yaptığım konuşmada değinmiş olmam. Yine rakamlarla, nanoteknoloji üzerine Türkiye’nin ve Güney Kore’nin yaptığı bilimsel yayınlar ve patentleri karşılaştırmıştım ama diğer taraftan savaştan çıkmış Güney Kore 1965 yılında ülkemizden ekonomik olarak 3.5 kat daha gerideydi ve bu farkı 1985 yılında kapatarak bugün Dünya’nın ilk 10 ekonomisinde yer almayı başardı.
Biz ise belki biraz daha iyi bir konumdayız, geçmişe göre. Araştırma yapma olanaklarımızın görece arttığı söylenebilir, aynı şey araştırma laboratuvarların ve altyapıların sayısı için de. Bilimsel yayınların sayısı da belki her geçen yıl artış eğiliminde. Ancak bunlar rekabetçi mi? Yayınlar kaliteli mi? Bazı sorunlarımız var. Açıkça görmek gerekir ki, ilk 500 üniversite sıralamasında neredeyse bir üniversitemiz bile yok. Ekonomideki yükselmemiz, refahımızın artması ve hayat standartlarımızın yükselmesi bilim ve teknikte yapacağımız atılımlara elbette bağlı. Ancak bu sadece ekonomik yatırımların üniversitelere veya Ar-Ge’ye ayrılmasına da bağlı değildir.
Dr. Gökhan Atmaca
Takip: twitter.com/kuarkatmaca
Kuark Bilim Topluluğu Bilim Sitesi Kuark.Org’u Facebook’ta Takip Edebilirsiniz.