Güney Kore’de gelecek yıl en önemli araştırma üniversitelerinden biri olan Kore İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nün (KAIST) yeni öğrencileri yapay zeka (AI) dersini başarıyla geçemedikleri takdirde mezun olamayacaklar.
KAIST’in rektörü Sung-Chul Shin yaptığı bir söyleşi sırasında temel mühendislik derslerindeki eğitimi güçlendirmek istediklerini söyledi ve gelecek yıl KAIST’e kayıt yaptıran öğrencilerin en azından bir yapay zeka dersi almaları gerektiğini aksi takdirde diploma alamayacaklarını açıkladı.
Bu röportaja göre, mevcut öğrenciler bu yeni kuraldan etkilenmiyorlar ama önümüzdeki yılda KAIST’e gelecek yeni öğrenciler bu kurala uymak zorundalar [1].
Yapay zekanın zorunlu bir ders olmasının yanı sıra Shin yapay zekanın dünya üzerinde yıkıcı etkilere yol açacağına yönelik tartışmalar hakkında yapılan bazı tartışmalara da değindi. Bilince sahip yapay zeka ile öngörülebilir bir gelecekte karşılaşmayacağımızı düşünen Shin röportajda şunları söyledi,
“Yapay zekanın dünyaya hükmetmeyeceğini düşünüyorum. Eğer böyle olacaksa bile, bu çok uzak bir gelecekte gerçekleşebilir. İnsanlar makineleri bellek, veri işleme ve güçte yenemez. Fakat insanlar makinelerin taklit edemeyeceği yaratıcılık, bilgelik, içgörü ve sezgilere sahiptir. Yapay zeka insanların hayatlarını zenginleştirmesinde yardımcı olacaktır.”
Yapay Zeka
Peki bu yapay zeka neden önemli? Son birkaç on yıldır yapay zeka akıllı makineler geliştirmeyi amaçlayan bilgisayar biliminin bir dalı olarak hayatımızda önemli bir yer edindi. Şu an günümüz teknoloji endüstrisinin vazgeçilmez bir parçası oldu. Bu akıllı makineler insanlar gibi çalışan ve tepki veren ama daha az masraflı ve daha kullanışlıdır. Bilişim teknolojilerinde ise durum apayrı, yapay zekaya sahip bilgisayarlar konuşma tanıma, öğrenme, planlama ve problem çözme gibi çok sayıda kritik konu için tasarlandı. Yapay zeka araştırmaları ise bilgi mühendisliği, makine öğrenimi, makine algısı ve robotik üzerine çeşitlenmiştir.
Bilgi mühendisliği yapay zeka araştırmalarının çekirdek bir parçası olarak karşımıza çıkar. Çünkü makineler sıklıkla insanlar gibi davranabilir ve tepki verebilir. Ancak bunun için dünya ile ilgili yeterince fazla bilgi ve veriye sahip olmaları gerekir. Yapay zeka dış dünya ile ilgili cisimlere, kategorilere, özellikler ve ilişkilere erişmelidir. Bu bilgi mühendisliği sayesinde mümkündür. Makine öğrenimi ise yapay zeka araştırmalarının bir diğer önemli parçasıdır. Herhangi bir denetim olmadan girdi akışlarındaki düzenleri tanımlama yeteneğini gerektirirken yeterli denetleme ile öğrenme sınıflama yapabilmeyi ve sayısal olarak irdelemeyi içerir. Makine öğrenimi algoritmalarının matematiksel analizi ve onların performansı hesaplamalı öğrenme teorisi olarak adlandırılan bir teorik bilgisayar bilimi dalıdır. Makine algısı ise dış dünyanın farklı yanlarını tanıyabilmek için sensör girdilerini kullanmak ile ilgilidir. Bir diğer önemli alan robotik robotların nesneleri manipüle etme, onların navigasyonunu sağlama, hareket planlama ve haritalama gibi görevleri yerine getirmek için gerekli olan aklı geliştirmeyi amaçlar.
Akıllı bir tost makinesinden korkmamız gerekir mi sorusuyla popüler bilim makaleleri yazdıran yapay zeka üniversitelerin değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurmaları için öncelikli alanları arasında olması gerekiyor. Gelecek yıl KAIST’in eğitim programında yapılacak değişim de bunun bir parçası olarak görülebilir.
Apple CEO’su Tim Cook sadece birkaç gün önce kodlama dili öğrenmenin yabancı dil olarak İngilizce öğrenmekten daha önemli olduğunu açıklamıştı [2]. Bu açıklama ile KAIST’in eğitim programındaki değişim birbiri ile tutarlı olarak görünüyor. Ülkemizde yapay zeka hakkında gerekli olan ya da buna benzer çabaların olmadığını görmek ya da yetersiz olması üzücü. Ancak bu olay tek boyutlu bir konu değil.
Mesela, KAIST örneği üzerinden başka bir konudaki eksikliğimizi vurgulamak istiyorum. Sadece son dönemlerin popüler konularını üniversite ve lisede eğitim müfredatlarına birer ders konusu olarak eklemek çözüm olmayacak, bir gelişme sağlamayacaktır. KAIST 1970’li yılların başında kurulan ve Güney Kore’nin en yetkin üniversitelerinden biri. KAIST’te çok sayıda yabancı akademisyenin çalışması ve yabancı öğrencinin eğitim almasına rağmen KAIST yabancı akademisyen ve öğrencilerin sayısını artırmak amacıyla iki dilli bir kampüs hedefine sahip. Buna göre Korece’nin konuşulmadığı sadece İngilizce’nin konuşulduğu kampüste bir bölge kurulması konusunda üniversite yönetiminin yeni bir kararı var. Çünkü düşünceleri, küreselleşme olmadan bir üniversite dünyanın önde gelen üniversiteler sınıfına dahil olamaz. Yabancı ülkelerdeki yetenekli insanların bu hedef için o üniversiteyi seçmesi gerekir. Bunun için de bu insanları çekecek bir ortam hazırlanması gerekir. Tam olarak bu konuda Shin, aynı söyleşide “bizim üniversitemizde yabancı ülkelerdeki yetenekli insanların iletişim konusunda herhangi bir sorun hissetmemesi gerekir” dedi.
Biz ilk 500 üniversite sıralamasında neden üniversitelerimizin daha iyi bir konumda olmadığını sorgularken bu faktörü de düşünmeliyiz. Yetenekli, kayda değer çalışmaları bulunmuş bilim insanları için ülkemiz üniversite kampüslerinde uygun bir çalışma ortamı var mı? Bunun da ötesinde bu ülkede yetişmiş, çeşitli burslarla yurt dışına gönderilmiş ya da yurt dışında eğitim almış ama ülkemizde çalışmak isteyen bilim insanlarımızı motive edici ve ileri araştırmalar gerçekleştirmeleri için en uygun çalışma ortamı var mı? Yoksa sadece bir yapay zeka ya da başka bir dersi üniversite müfredatına sokmakla bir şey değişmez. Benzer şekilde, lise ya da ilköğretim müfredatlarına ders eklemeler çıkarmalar ya da ders saatlerini değiştirmek tek başına hiçbir problemimizi çözmeyecek.
Gökhan Atmaca, MSc.
Takip: twitter.com/kuarkatmaca
İletişim: facebook.com/anadoluca
Referanslar:
[1] http://koreatimes.co.kr/www/news/tech/2017/09/129_236995.html
[2] https://www.dunyahalleri.com/tim-cook-kodlamayi-ogrenmek-yabanci-dilden-daha-onemli/
[3] http://www.businessinsider.com/researchers-predictions-future-artificial-intelligence-2015-10/#pieter-abbeel-says-robots-will-keep-us-safer-especially-from-disasters-1