Bir yılın daha sonuna geliyoruz ve bu yıla ait bir listemiz daha var. Kuark Bilim Topluluğu yazarları olarak 2014 yılı içinde vizyona giren belki de yüzlerce bilim-kurgu türündeki film arasından en etkileyici ve zihinlerde yer edenlerini belirledik. Bu listenin eksik olduğunu düşünenler olabilir ama bu filmleri izlemeyenler için kesinlikle tavsiye ediyoruz.
#1 Edge of Tomorrow
Aslında bu yıl, yılın bilim-kurgu filmi olarak öne sürebileceğimiz parlak bir film yoktu. Çoğu kişi için aslında böyle bir film var ve bu muhtemelen Interstellar filmi olabilir. Ancak bizim listemizde ilk sırayı Edge of Tomorrow isimli film alıyor. Yarının Sınırında filmi kurgu ve senaryosunun yanı sıra görsel efektleri ile bir hayli ilgi çekici bir film olmuştu. Bir intihar görevinde kendini bulan binbaşı Bill Cage karakterinin sürekli ölüp dirildiği bir zaman döngüsünün içinde sıkışıp kalması ve çavuş Rita Vrataski ile karşılaşmasıyla bu kısır döngüden çıkış yolunu bulması ele alınıyor. Hem bir uzaylı istila türünde bir film olması hem de Source Code isimli filmdekine benzer bir kurguyu içerisinde bulundurması sürükleyici bir hikaye ile karşılaşmamıza neden olmuştu. Haziran 2014’te ülkemizde vizyona giren filmin fragmanı şöyle idi:
#2 Interstellar
Çok iyi reklamı yapılan ve ünlü yönetmen Christopher Nolan imzası taşıyan bu film listemizin ikinci sırasında. Kasım 2014’te ülkemizde vizyona giren bu film hafızalarımızda hâlâ taze anılara sahip. Dünya üzerinde insanlık son günlerini yaşamaktadır ve bir kaşif ekibi zorlu bir görevle insanlığın yıldızlar arasında bir geleceğinin olup olmadığını bulmaya çalışacaktır. Elbette ki Nolan’ın dünyası, gerçeklerden biraz daha farklı. Kip Thorne gibi bir ismin senaryoda yer almasına rağmen film içinde bazı tutarsızlıklar beklentileri yüksek tutan bu filme biraz gölge düşürdü. İzlemeyenler için fragmanı,
#3 Dawn of the Planet of the Apes
Bir seri filmi olan ve hatta yeniden çekilen Maymunlar Cehennemi‘nin ikincisi olan Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti listemizin üçüncü sırasında. Biraz da ilk filmin hatrına diyebiliriz. İlk filmden tanıdığımız Caesar, Şafak Vakti’nde ilk filmin 10 sene sonrasında genetik olarak güçlenmiş, daha zeki ve daha güçlü maymunlar topluluğuna liderlik ediyor. Bu maymunlar topluluğu ile ölümcül ALZ-113 virüs salgınından sağ kalan insanlar arasında geçen savaşı ve bu savaş üzerinden insanlığa ait değerlerin sorgulanmasını film içerisinde bulabiliyoruz. İşte fragmanı,
#4 Snowpiercer
Bu yılın süpriz filmi aslında. Snowpiercer senaryosu ve felsefesi açısından son zamanların en çok dikkat çeken filmlerin arasındadır diye düşünüyorum. Ancak diğer büyük bütçeli filmler gibi olmadığı için biraz daha az duyulmuş bir film. Örneğin ülkemizde vizyona bile girmedi. Film hakkında blogumda şu cümleleri kurmuşum,
“Yıl 2031. Bir trenin içerisindesiniz ve başka hiçbir yerde yaşam yok. Vagonlar arası sınıf farklılığı var. Sizse trenin kuyruk kısmındaki en son vagondasınız; ya son anda trene binenlerdensiniz ya da trende doğmuşsunuz. Tren 17 yıldır hiç durmadan hareket ediyor.
Başarılı yönetmen Joon-ho Bong’un hem senaryosunu ele aldığı hem de yönettiği Snowpiercer filminin konusunu küresel ısınma sonucu Dünya’nın iklim değişikliğine uğraması ve yeniden bir buzul çağının içine girmesi oluşturuyor. Bu felaketin ardından ise çok az sayıda insan geride hayatta kalabilmiştir ve bu insanlar da bir trenin içerisinde yaşamak zorundadırlar. Tren tüm dünyayı dolaşacak şekilde hiç durmadan hareket etmek zorundadır. Hatta trenin bir köprüyü her geçişi yeni yılın başlangıcı olarak sayılıyor. Filmin damgasını vurduğu nokta ise trende insanlar treni yöneten, trende yaşayan soylular ve çalışanlar ile trende yaşayan yoksullar (halk) olarak sınıflara ayrılıyor. İşte trenin kuyruk kısmındaki en son vagonda yaşayan halk tüm bu duruma tepki olarak büyük bir isyan hareketine girişir. Filmin hikayesi de bu isyanı anlatmaktadır.”
Fragmanı,
#5 The Giver – Divergent – The Maze Runner
Listemizin beşinci sırasında üç ayrı filme yer verdik. Bu filmler aslında listeyi belirlediğimiz yazarlarımızın seçenekleri dışında kalan filmler. Ancak filmlerin senaryolarındaki ortak yanları bir kenara atacak olursak, insanoğlunun geleceği ile ilgili endişe duymamız gereken konulara farklı bir bakış açısıyla değinmeleri nedeniyle bence listemizde yer almalıydılar.
Her üç film de, Açlık Oyunları isimli film ile benzer yanlara sahip. İnsanlık ya yanlış bir yöne doğru gidiyorsa, gitmişse? Doğru kararlar verdiğimizi sanarak aslında en büyük kötülüğü yapıyor isek ve bunu toplum için en doğrusu olduğunu kabul ediyorsak. Bazı şeyleri sorgulama vaktimiz gelmiştir demektir. Bunu nasıl anlarız? Muhakkak, içinizden bir ses bir şeylerin ters gittiğini söylüyordur.
The Giver – Seçilmiş Kişi filminde suçtan, yoksulluktan ve hastalıklardan uzak bir toplumun yaşantısı anlatılır. Bu toplum bunu başarabilmek için insanların zihinlerindeki geçmişe ait anılar ve bilgiler tamamen siliniyor. Bu tür “zararlı” duygu ve düşüncelerin olmadığı bir dünyada bir kişi vardır geçmişin tüm ayrıntılarını bilen “The Giver – Seçilmiş Kişi” isimli yaşlı bir adamdır. Ancak bu unutulan geçmişle yüzleşen yeni “seçilmiş kişi” olan Jonas adındaki genç, gerçek dünyanın acımasızlığıyla karşı karşıya kalır.
Divergent – Uyumsuz filminde yine kendimizi futuristik bir dünyada buluyoruz. Bu dünyada toplum beş farklı bölüme ayrılmıştır ve her bir bölüm bir erdem üzerine kurulmuştur. Toplumda 16 yaşına gelmiş gençler bundan sonraki hayatlarını hangi bölümde sürdüreceklerine dair bir teste tabi tutulurlar. Testin sonucuna göre bir bölümde ömür boyu kalmak zorunda olurlar. Ancak bu düzen bozulma eğilimindedir. Bölümler arası savaş çıkartmak isteyenlerin planı Beatrice Prior adında bir gencin sır dolu testi sonucunda gerçekleşmeyebilir.
The Maze Runner – Labirent Ölümcül Kaçış filmi insanların bir tür deneyde test edildiği bir hikayeye sahip. Bir labirent içinde bir tür yaşam alanına her ay sadece bir kişi bir asansör vasıtasıyla gönderilir. Bu alana gelen hiç kimse geçmişi hakkında hiçbir şey hatırlamaz. Sadece isimlerini biliyorlardır. Bir gün asansör beklenenden daha kısa bir sürede bir kişiyi daha bu yaşam alanına dahil eder ve 3 senedir oturmuş olan düzen birden bozulmaya başlar. Bu yaşam alanını çevreleyen bir labirent vardır ve koşucular denen bir grup sürekli olarak bu labirentin haritasını çıkarmak, bir çıkış yolu bulmak için labirentin içine girerler. Gerçek dünyada ise tam bir kaos hakimdir. Labirentin sırrı ve dış dünyanın yaşadığı kaos filmin sonunda biraz olsun açıklanmaktadır. Sanki bir devam filmi olacak gibi.
Ayrıca Lucy, Transcendence ve Predestination gibi dikkate değer bilim-kurgu filmlerinin 2014 yılında vizyona girmiş olduğunu hatırlatmak isterim.
Gökhan Atmaca, MSc.
Takip: twitter.com/kuarkatmaca
İletişim: facebook.com/anadoluca