Son zamanlarda havalar bir sıcak, bir yağmurlu. Herkes şikayetçi. Kimi belediye başkanı da iklimin değiştiğini söyleyerek iklimi suçlamakta. Bu hava olaylarının aşırılaşacağı, şiddetli yağmurların ani ve sert olacağı, hortum gibi olayların artık şehir merkezlerinde sıklıkla görüleceğini yıllar önce bu ülkenin yetiştirdiği bilim insanları söylemişti, uyarmıştı. Artık şimdi, yıllar önce öngörülenler hepsi birer birer gerçekleşmeye başlıyor. Yıllar önce taşkınlar konusunda uyarılar yapılmıştı. Görünen o ki, kimse bu uyarılar karşısında böyle afetlere karşı tedbir almamış, gereken alt yapı iyileştirmesini gerçekleştirmemiş. Sonra suçlu olarak iklim gösterilmekte. İstanbul’da kara ile boğazın birleştiği sahneler neyse ki hâlâ akıllarda. İzmir’de ani bir sel sonucu genç bir arkadaşımız hayatını kaybediyor. İstanbul’da kimsenin alışık olmadığı hortumlar meydana geliyor. Ankara’da alt geçitler birer küçük gölet olmaktan kurtulamıyor. Ülkemizin en büyük ekonomiye sahip üç şehrinde durumlar ortada. İşin garibi tüm bu olanlarla ilgili Mikdat Kadıoğlu gibi birçok hocamız yaptıkları toplantılar, söyleşiler, gazete yazıları gibi kanallarla küresel ısınmanın, küresel iklim değişikliğinin etkileri olan kuraklıklar, aşırı sıcaklar, aşırı yağışlar, şiddetlenen diğer meteorolojik olayların ülkemizi bekleyen sorunlar olduğunu kamuoyuyla paylaştılar. Aradan yıllar geçmesine rağmen bunlara yönelik gerekli tedbirlerin alınmadığı, alındıysa da yeterli olmadığı bugün görülüyor. Toplum da yeterince bilinçlenmemiş, hortum oluştuğunda vatandaşın yetkilileri arayıp bildirmesi gerekir ama bunun yerine görüntü almaya çalışıyor. Yetkililerin hortumun oluşacağı bölgedeki halkı uyarması gerekiyor. Hortum oluştuğunda o bölgede sirenlerin çalması gerekiyor. Tüm bunlar, bu olaylar sonucu yaşanacak can kayıplarından çıkarılacak derslerle oturacak ama çoktan olan olmuş olacak. Durum bunu gösteriyor.
Kimse yetkililerden, yöneticilerden iklim değişikliğini durdurmayı beklemiyor aslında. En azından kendi ülkemiz için. Ancak, önümüzdeki yıllarda bilim insanlarının öngörülerine göre olması muhtemel olan bir takım olaylar var. Hiç olmazsa bunlara karşı alınacak tedbirlerin yerine getirilmesi gerekirdi. Dünya’nın neresinde olursa olsun, yöneticiler aynı gibi duruyor. İklim değişikliğine karşı mücadele etmek belki de bu mücadeleyi sağlayabilmek için insanları ikna etmekten, onları bu iş için bir araya getirmekten daha kolay.
Örneğin, James Hansen esasen bir fizikçidir. Iowa Üniversitesi’nde James Van Allen’in uzay bilimi programında fizik ve astronomi üzerine eğitim aldı. İlk çalışmaları Venüs’ün bulutlarının sülfürik asit içerdiğini doğrulamak üzerineydi. Bu Venüs üzerine yaptığı keşif, birden kendisini Dünya iklimine yöneltti ve gezegenimizin iklimi üzerine insanların etkisi üzerine yoğun çalışmaları oldu. Bu sırada 1981 yılından 2013 yılına kadar NASA’nın Godard Uzay Çalışmaları Enstitüsü’nde üst düzeyde çalıştı. Ancak bilimsel çalışmaları yöneticileri, devlet başkanlarını ikna etmek için yeterli olmamış olacak ki hâlâ torunları için yaşanabilir bir dünya bırakmak amacıyla mücadelesini sürdürüyor. Biz kendi ülkemizde hiç olmazsa iklim değişikliğinin, küresel ısınmanın olası etkilerine karşı tedbirlerin alınması beklentisinin yerine gelmesini beklerken o bir umut, bu iklim değişikliği sürecinin durdurulmasına dair mücadele ediyor.
Bu konuyla ilgili TED konuşmasını aşağıdaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz:
James Hansen’ın konuşmasından birkaç önemli noktayı da alıntılamak istiyorum:
15 yıl sonra, küresel ısınmanın kanıtları çok daha güçlüydü. 1981 makalemizde bahsettiğimiz şeylerin çoğu gerçeklerdi. Başkan’ın iklim çalışma ekibi ile iki kez konuşma ayrıcalığına eriştim. Ama enerji politikaları daha fazla fosil yakıt bulunmasına odaklanmaya devam etti. O zaman iki torunumuz vardı, Sophie ve Connor. Onların gelecekte “Dedemiz ne olduğunu anladı ama açık seçik adını koymadı.”‘ demelerini istemediğime karar verdim. Böylece uygun bir enerji politikasının eksikliğini eleştiren bir kamusal konuşma yapmaya karar verdim.
Takip eden birkaç yıl süresince, iklim değişiminin fiziğini hâlâ araştırırken enerji politikalarının değiştirilmesinin aciliyetini anlatmayı denemeye git gide daha fazla çekildim. En önemli fiziksel çıkarımı size açıklamama izin verin; ilki, Dünya’nın enerji dengesinden ve ikincisi, Dünya’nın iklim tarihinden:
Havaya CO2 eklemek yatağın üzerine bir tane daha battaniye atmak gibidir. Bu, Dünya’nın uzaya ısı radyasyonunu azaltır böylece geçici bir enerji dengesizliği meydana gelir. Dışarı giden enerjiden daha fazlası içeri girer; ta ki Dünya, Güneş’ten soğurduğu miktarda enerjiyi tekrar uzaya yayacak düzeyde ısınana kadar… Yani anahtar nicelik Dünya’nın enerji dengesizliğidir. Dışarı çıkandan daha fazla giren enerji mi var? Böyleyse, daha fazla ısınma yolda demektir. Daha fazla sera gazı eklenmeden gerçekleşecektir.
Hiç şüphesiz bu konuşmanın ardından küresel iklim değişikliğinin en bariz etkilerinin görüldüğü kutuplardaki durumu ele alan Al Gore’ın anlattıklarını dinlemek bu konuya olan ilginizi bir hayli çekecektir:
Küresel iklim değişikliği konusunda şüphesi olan var mı?
Gökhan Atmaca, MSc. twitter.com/kuarkatmaca
KBT Bilim Sitesi’nde İklim Değişikliği konulu yazılardan seçtiklerimiz
- Buzullar Eridiğinde, Deniz Suları Yükseldiğinde
- Mini Buzul Çağı Mı Geliyor?
- Buz Devirleri ve Küresel İklim Değişikliği
- İçme Suyumuz Tükenecek mi?
- Küresel Isınma Etkisini Kaybetmiyor