Bu yazıma aşina olduğumuz bir efsaneyle başlamak istiyorum.
Efsaneye göre, Şahmeranı ilk kez gören Cemşab isimli bir genç idi. Geçimini odun satarak sağlayan fakir bir ailenin oğlu olan Cemşab bir gün arkadaşlarıyla bal dolu bir mağara keşfederler.Balı çıkarmak için Cemşab’ı aşağıya indiren arkadaşları, paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçarlar. Cemşab mağarada bir delik görür ve buradan ışık sızdığını farkeder. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girer. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler ve bir havuz ile pek çok yılan görür. Havuzun başındaki tahtta süt beyaz vücutlu bir yılan olan Şahmeran oturmaktadır. Şahmeran’ın güvenini kazanan Cemşab uzun yıllar bu bahçede yaşar. Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarır. Bunun üzerine Şahmeran da kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini ister. Şahmeran’a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran’ın yerini kimseye söylememiştir. Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Vezir, hastalığın çaresinin Şahmeran’ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. Cemşab kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab’a; “Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu Vezire içir, etimi de Padişaha yedir” demiş. Böylece Vezir ölmüş Padişah da iyileşip Cemşab’ı veziri yapmış. Efsaneye göre Şahmeran’ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus’un, Şahmeran’ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir.
Gel gelelim efsanelere de konu olmuş bu canlıların hepsi sanıldığı gibi zehirli midir?
Vücutları uzun ve yuvarlak olan yılanlar bilindiği üzere üyesiz omurgalılardır. Göz kapakları yoktur. Gözlerinin üzeri şeffaf keratin bir tabaka ile örtülüdür. Dış kulak zarı ve açıklığı da bulunmaz. Bu özellikleriyle onları sağır zannederseniz yanılırsınız, topraktan titreşimleri algılayabilirler. Ağız tavanında ve çene kemiklerinde dişler bulunur ama dişlerini parçalama amaçlı değil avını yakalama amaçlı kullanırlar. Zehirli yılanlarda bu dişlerin yanında bir çiftte zehir dişleri bulunur.
Quadratum kemiğinin bu hayvanlarda alt ve üst çeneyle hareketli eklem yapması ve alt çene kemiklerinin birbirine gevşek olarak bağlanması iri avları kolaylıkla yutmasını sağlar.
Peki bizler bu reptilia (sürüngenler) sınıfından olan yılanları görsel olarak zehirli ya da zehirsiz olduklarını anlayabilir miyiz?
İşte işimize yarar en önemli birkaç ayırt edici özellikler:
Zehirli Yılanların Morfolojik Özellikleri
- Zehirli yılanlarda vücut daha kısadır, anüsten sonra direkt kuyruk sonu gelir.
- Başının üst kısmında çok sayıda, küçük ve sık dizilmiş pul mevcuttur. Keza sırt pulları da küçüktür ve sık dizilim gösterir.
- Baş belirgin şekilde bir üçgen oluşturur.
- Göz bebekleri dikey şekillidir (kısmen elips diyebiliriz)
- Göz altındaki pullar küçük ve en az 2 sıra halinde dizilim gösterir. Bu 4-5 sıra halinde de olabilir.
- Anüsten sonra ventral plaklar tek sıra halinde dizilmiştir
Zehirsiz Yılanların Morfolojik Özellikleri
- Zehirsiz yılanların en önemli morfolojik farklılıkları vücutlarının çok uzun olmasıdır. Vücut kademeli bir şekilde incelme gösterir.
- Başın üst kısmında ki pul sayısı az ve geniştir.
- Başta herhangi bir çıkıntı yoktur.
- Göz bebekleri yuvarlaktır.
- Gözün altındaki pullar tek sıra halinde dizilmiştir.
- Anüsten sonra ventral plaklar çift sıra halinde dizilim gösterirler.
Kevser Yetimoğlu
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü
Kaynaklar :
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Viperidae
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Coluber_caspius.jpg
- http://www.peteducation.com/article.cfm?c=17+1831&aid=2974
- http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eahmeran