On yıl önce, bir İngiliz filozof yaşadığımız evrenin aslında bizim torunlarımız tarafından çalıştırılan bir bilgisayar simülasyonu olabileceği fikrini öne sürdü. İhtimal dışı, zorlama bir düşünce olarak görünse de, hatta anlaşılmaz, Washington Üniversitesi’nden bir grup fizikçi bu fikrin ihtimal dahilinde olup olmayacağını görmek için potansiyel bir test çözüm yolu buldular.
Bugün ki insanlığın bir bilgisayar simülasyonunda yaşadığı konsepti Oxford Üniversitesi’nde felsefe profesörü olan Nick Bostrom tarafından Philosophical Quarterly dergisinde yayınlanan bir makalesinden ileri gelmektedir. Bu makalede, Bostrom en azından üç olasılıktan birinin doğru olduğunu tartışıyor:
- İnsan türleri bir “posthuman” (insansonrası) aşamasına ulaşmadan önce soyu tükenmiş.
- Herhangi bir insansonrası medeniyetin evrimsel tarihin önemli sayıda simülasyonlarını çalıştırması uzak ihtimaldir.
- Biz hemen hemen bir kesinlikle bir bilgisayar simülasyonunda yaşıyoruz.
Bostrom “biz günümüzde bir simülasyonda yaşamıyorsak, bizim bir gün ata simülasyonlarını çalıştırabilen bir insansonrası medeniyet hâline geleceğimize dair önemli bir şansın var olduğu inancı yanlıştır” düşüncesine sahiptir bu makalesinde.
Bilgisayar hesaplamalarındaki mevcut sınırlamalar ve eğilimler ile araştırmacıların evrenin ilkel simülasyonlarını dahi çalıştırmalarının mümkün olması on yıllar alacaktır. Fakat Washington Üniversitesi’nden bir grup fizikçi şimdi veya yakın gelecekte yapılabilir durumda olan sınırlı kaynaklarla gelecek simülasyonları üzerine dayatılan kısıtlamalara duyarlı testler önerdiler.
Günümüzde süperbilgisayarlar örgü kuantum renkdinamiği adı verilen bir teknik kullanırlar ve evreni modellemeye, bir atomun çekirdeğinden biraz daha büyük yani bir metrenin 100 trilyonda biri kadar bir ölçeğe sahip evrenin çok küçük bir kısmında evreni yöneten temel yasaların simülasyonunu yapmakla başladığımızı Washington Üniversitesi fizik profesörü Martin Savage ifade etmektedir.
Eninde sonunda, daha güçlü simülasyonlar bir molekül ölçeğinde modelleme yapabilecek, daha sonra bir hücre ve hatta bir insanı da. Fakat bir bilgisayar modelinde yaşadığımızı işaret eden fiziksel süreçler üzerine kısıtlamaları anlamak amacıyla evrenin yeterince büyük bir parçasını simüle edebilecek/benzetebilecek bir bilgisayar hesaplama gücünü oluşturmak nesiller alacaktır.
Ancak Savage’e göre, eğer uzay zaman sürekliliğini modellemek için kullanılıyorsa uzak gelecekteki simülasyonlarda da var olacağı gibi günümüz simülasyonlarında kaynak kısıtlamalarının “iz”leri vardır.
Süperbilgisayarlar bir dört-boyutlu grid (sistem) içine aslında bir uzay-zamanı bölen örgü kuantum renkdinamiği hesaplamalarını gerçekleştirir. Araştırmacılar doğanın bilinen dört temel kuvvetinden biri olan güçlü kuvveti bu hesaplamalar sayesinde incelerler. Güçlü kuvvet ise atomların çekirdeğinde nötronlar ve protonlar içinde birlikte bulunan kuarklar ve gluonlar olarak adlandırılan atom altı parçacıkları birbirine bağlayan bir kuvvettir.
Savage büyük ölçekli simülasyonlar yapıldığı takdirde bir evrenin de modellenebileceği görüşünü şöyle ifade ediyor, “Eğer siz yeterince büyük simülasyonlar yapabiliyorsanız, bizim evrenimiz gibi bir şey ortaya çıkmalıdır.” Sonra günümüz küçük ölçek simülasyonlarına benzer bir şekilde bizim evrende simülasyona dair bir “iz”i aramak tek mesele olacaktır.
Savage ve çalışma arkadaşları New Hampshire Üniversitesi’nden Silas Beane ve Washington Üniversitesi fizik öğrencisi Zohreh Davoudi kozmiık ışınların enerjisini bir sınırlama olarak gösterebilen bir “iz” olarak önerdiler. Yukarıda bahsedilen bir simülasyon evreninde yaşıyorsak ve bu simülasyon evreninde bizim günümüzde kullandığımız küçük ölçekli simülasyonlarda olduğu gibi sınırlamaya dair bir “iz”in olması gerekiyor. Washington Üniversitesi’nden bir grup bu fizikçi de bu izin kozmik ışınların enerjisi olduğunu öne sürüyor gibi görünüyor.
Henüz bilimsel makalelerin bir dergide yayınlanmadan önce online bir arşiv olarak yayınlandığı arXiv’de yayınladıkları makalelerinde bu araştırmacılar çok yüksek enerjili kozmik ışınların model örgü kenarları boyunca hareket etmediklerini ama çapraz hareket ettiklerini söylüyorlar ve bu kozmik ışınlar beklenenin tam tersine hareket ettikçe her yöne eşit etkileşimin olmadığını da açıklıyorlar.
Yine Savage’e göre “Bunun böyle bir düşüncenin ilk kez test edilebilir izi olduğunu söyleyebilirim”.
Eğer böyle bir kavramın gerçekliği ortaya çıkarsa, diğer olasılıkları da gündeme getirebilir. Örneğin, araştırmacılardan Davoudi eğer bizim evrenimiz bir simülasyonsa, sonra bizim kendimize göre paralel olan başka evrenleri oluşturabilen diğer simülasyonları da çalıştırabileceğimizi önermektedir. Yani bir simülasyon içinde yaşıyorsak, neden bu simülasyon içinde başka simülasyonlar olmasın? Bir dünya içinde başka bir dünya… Bu size, eğer izlediyseniz, Christopher Nolan’ın yönetmenliğini yaptığı ve Leonardo DiCaprio’nun oynadığı “Inception/Başlangıç” isimli filmde insan zihni içinde geçen olayları hatırlatabilir. Rüya içinde rüya, evren içinde evren gibi.
Son bir soru daha var, epey ilgi çekici. Eğer diğer evrenler aynı platform üzerinde çalıştırılıyorsa, bu evrenlerle siz iletişim kurabilir misiniz?
Gökhan Atmaca, MSc. twitter.com/kuarkatmaca | facebook.com/anadoluca
Nanoölçek Aygıtlar ve Taşıyıcı İletimi Grubu
Kuark Moleküler NanoBilim Araştırma Grubu | KBT Fizik Çalışma Grubu