Elektromanyetik dalgalar sayesinde zihin kontrolü mümkün olabilir mi? Eğer öyle olursa nasıl bir gelecek bizi bekliyor?
Beyin Dalgaları ve Özellikleri
1970 tarihinde Hintli Swami Rama ve Emler Gren isimli doktorlar tarafından laboratuar ortamına alınarak beyin dalgaları incelendi. Dış koşullardan oluşan içsel tepkilerin nasıl istem içine alınarak kontrol edilebileceği görüldü. Bunu meditasyonla ilgili yapılan birçok araştırmalar takip etti. Zaman içinde araştırmalar beynin kademeli olarak daha uzayan ve yavaşlayan beyin dalgaları bulundu. Ve bu dalgalara yunan alfabesi kullanılarak bazı isimler verildi.
Genellikle dört beyin dalgası kategorisinin kombinasyonu içinde çalışır beyin.
İnsanın EEG’sinin (elektroencephologram) yani beynin işleyişi sırasında yaydığı elektromanyetik dalgalarının manyetometreler vasıtası ile ölçülmesi. 3-50 herz arasında değişen beyin dalgaları aynı parmak izleri gibi her insanda farklılık gösteriyor.
1. Beta Dalgaları
En hızlı 13-100+Hertz (Hz, devir/sn). Normal uyanık bilinç hali. Çoğu insan için, beta dalgaları diğerlerinden daha baskındır. Son çalışmalar bize yüksek (30 Hz ve daha üstündeki beta dalgalarının) bizde endişe, stres ve rahatsızlık anlarında ortaya çıktığını göstermektedir. Beyin yüksek dozdaki beta dalgalarında çalıştığı zaman davranış bozuklukları, bağımlılıklar, sinir nevroz, ayrılık duyguları yaşanır. Nörologlarca “kaç ya da döğüş” adını verdikleri tepkisel davranışlar bu düzeyde oluşur.
2.Alfa Dalgaları
8-12.9 Hz arasında kalan daha yavaş bir dalga kalıbıdır. Gözlerinizi kapatarak dinlenme moduna geçtiğiniz anda devreye girer. Alfa beyin dalgaları iç gözlemle ilgilidir. Alfa durumunda iken beyin rahatlatıcı kimyasallar salgılar. En üst seviyede iken süper öğrenme dediğimiz hal gerçeklerşir. Bir kitaba derin bir şekilde daldığınızda beyniniz alfa dalgalarını üretiyordur. Uyku öncesi ya da uyanma başlangıcında düşük düzeyde alfa dalgaları üretir.Derin alfa düzeyi, düşük seviyeleri, iç huzuru ve hoşnutluk, dinginlik getirir. Aynı şekilde hipnoz da. Geleneksel meditasyonun en temel beyin dalgasıdır. Beta kaç ve döğüş modelini yaratırken alfa gevşeme modelini yaratır. Dış dünyadaki tehlikeler yerine içe döner, gevşemeyi ve rahatlamayı öğrenir. Kendini yeniler.
3.Teta Dalgaları
Bu kalıp 4-7.9 Hz arasında daha yavaş bir dalga kalıbıdır. REM uyku düzeyindeki kırpışan göz kapağı modunda oluşur. Uykuya geçiş hali diyebileceğimiz bu dalga düzeyi yaratıcılık, hazfa, şifa, geçmişteki bilgi parçacıklarını birleştirerek aha dediğimiz deneyimleri yaşatan hal ile ilgilidir. Genel olarak derin meditasyon deneyimi yaşayanlar dahi çok kısa anlarda bu dalganın getirdiği hali deneyimlerler. Zen rahipleri üzerinde yapılan araştırmalar meditasyon sırasında ani yükselen teta dalgaları göstermiştir. Psikologlar teta halinin şuuraltına giriş kapısı olduğunu söylemektedirler.
4.Delta Dalgaları
En düşük kalıptır. 0.1 ila 3.9 Hz arası. Düşsüz uyku halidir.Parapsikog ve psikolog Carl Junga göre tüm insanlar tarafından paylaşılan kolektif şuur alanı ile temas kurduğumuz haldir. Büyük bir birlik ve teklik deneyimlenir Aynı zamanda bu hal içinde az biraz beta, alfa veya teta kalıpları da varsa uyanık olmanız da mümkündür.İnsanlar her zaman sürekli olarak belli dozda delta dalgalırını taşımaktadırlar. Ama meditatörler yoğun bir delta haline girmezler, uyumadıkları sürece, uyudukları zaman da zaten meditasyon değildir o artık.
Beynin delta dalgaları yayması halinde en büyük gelişme yer alıyor. Bunun geleneksel meditasyon ile yapılması çok uzun yıllar neticesinde elde edilebiliyor. Teknolojik yardımlar alarak bunu kısa sürede gerçekleştirebilmek ise mümkün. Uyku süreci içinde girdiğimiz alfa ve teta beyin dalgaları yayılmaya başladığında zihnimizin şuuraltı dediğimiz bölgesindeki veriler taranmaya başlanır. Yeniden düzenlenir ve işleme tabi tutulur. Biz buna rüya diyoruz. Zihnin şuursuz bölgelerinin farkına varırız. Yani otomatik olarak çalışan, eski ve uygunsuz duygularla ilgili zihinsel programlara gireriz. Teta durumunda bunları ele alarak işe yarar kaynaklar haline çevirebiliriz. Delta halinde ise girdiğimiz bölge, insanlıkla tasvir edilen ilk ve temel programların depolandığı yere gireriz. Deltanın düşsüz uyku hali olduğunu söylemiştik. Bu hale gene teknolojinin yardımı ile, üstelik tamamen uyanık olarak girmek mümkün.
ZİHİN KONTROLÜ
Bazı programlanmış bilgisayarlar ve sistemler yardımıyla kişinin öfke, acı, endişe, küçümseme, ümitsizlik, dehşet, sıkıntı, kıskançlık, korku, uyku, terör vb. hallerinde beynin yaydığı radyasyon frekansları kaydediliyor ve daha sonra istenilen psikolojiye uygun frekanstaki elektromanyetik dalga dışarıdan beyne gönderilerek oluşturulabiliyor. Yani bu elektromanyetik dalgalar sayesinde kişinin düşünceleri ve davranışları kontrol altına alınabiliyor. Bilindiği gibi duyabildiğimiz tüm sesler, 16 ile 20.000 hz arasındadır. Yani bütün ses dalgaları arasında iğne ucu kadar bir aralık. Bu değerlerin altındaki ve üstündeki sesler insan kulağı tarafından pas geçiliyor fakat beyin tarafından algılanıyor. 1974 yılında Amerikalı bilim adamı Joseph Sharp bir askerî hastanede bir kişinin beynine başkaları duymadan ses göndermeyi başardı. Bu yöntemde hasta mesajı gönderene karşı koyamıyor çünkü beyninin algıladığı sesleri kulakları duymuyor. Bu yöntem gizli telkinlerde çok kullanılıyor. Şuuraltı telkin için en iyi yöntem ise müziğin gerisine psikoakustik denilen özel metotlarla telkin mesajları kaydedilmesi. Aslında sesler gaibden değil de özel cihazlardan geliyordu.
6.6 hz Frekans ile depresyona yol açabilir. 7.83 Hz (Schumann Rezonansı) , yeryüzünün doğal titreşimi) kendini iyi hissettirir. 10.80 Hz panik hali oluşturur. 16-25 Hz’lik ölümcül ELF ise hayata kasteder. (ELF: Fazladan Düşük Frekans, ULF: Aşırı Düşük Frekans). Titreşimi hafifletilmiş mikrodalgalar doğal beyin frekanslarını taklit eder. Mesela frekans dalga boylarına maruz bırakarak uyuşturucu kullanmayan bir kişiye uyuşturucu kullanmış etkisi verilebilir.
Uzaktan zihin kontrolü sınırsız bir alandır. Görüntüleme cihazlarıyla, uydudan takip ile yapılan beyin taraması süper bilgisayarlarda bir araya getirilerek insan davranışları, tüm yönleriyle, uzaktan idare edilebilir.
Yapay uzuvlara sahip insanlar, beyinlerine yerleştirilen bir tuz tanesi büyüklüğündeki mikroçip sayesinde robot kollarını ve bacaklarını hareket ettirebilmektedir ve bu mikroçip, o kişiyi uzaktan yönetmek için yeterlidir. Ancak mikroçip olmasa bile, beyne mikrodalgalar ve dijital dalgalar iletmek mümkündür.
Şu anda cep telefonları ve arabalar sürekli olarak izlenmektedir. Uluslar arası büyük firmalardan satın alınan eşyalar ve giysiler RFID (Radyo Frekans Kimliği) çipleri taşımakta ve böylelikle takip edilebilmektedir. İleride, nüfus cüzdanları da RFID çipleri taşıyacaktır. Çiplere nano moleküller ile bir nanotüp yerleştirilebilir, gerektiği zaman bu tüp hareke geçirilebilir, bu tüpün içeriği vücuda enjekte edilebilir veya planlanan herhangi bir şekilde kullanılabilir. Yani araba kullanmasak ya da cep telefonu taşımasak da yerimiz tespit edilebilir, üzerimizde taşıdığımız nanotüp uydudan veya bir bilgisayardan yönlendirilebilir ve gerektiğinde kullanılabilir. Örneğin bugün herhangi birine ait cep telefonunun radyasyonunun yükseltilmesi, ölümcül bir seviyeye getirilmesi mümkündür.
Sonuç olarak elektromanyetik dalgalar yardımıyla zihin kontrolünün, yakın gelecekte gündemdeki yerini alması kaçınılmaz olacaktır.
Muhammed Özen
İstanbul Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
Kaynaklar
- http://www.bibliotecapleyades.net/esp_sociopol_mindcon.htm#menu
- http://www.wanttoknow.info/mindcontrol