Bugün üzerinde yaşadığımız dünyamızda farklılaşan toplumlar olarak sürekli değişimlerle iç içeyiz. Kültürel, yaşam tarzı ve bilimsel anlamdaki değişimlerin yanı sıra teknolojide bu hızlı değişimi görebiliyoruz. Bu değişimlerin paralelinde ekran teknolojileri alanında dokunmatik ekran teknolojisinin ortaya çıkması ve günlük yaşamın bir parçası haline geldiğini görüyoruz. Yeni gelişmekte olan bir alan dokunmatik ekran teknolojilerinin gelişiminin sınırlı olmasında en önemli pay bu teknolojiye uygun malzemenin tam anlamıyla bulunamamasıydı. Ne var ki, 2004 yılında keşfi yapılan ve 2010 yılı Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülen bu keşfinde sonucunda elde edilen grafen malzemesi dokunmatik ekran teknolojilerinin yakın gelecekteki seyrini değiştirecek gibi görünüyor.
Dokunmatik ekran teknolojisinde en güncel araştırma, elektronik aygıtlar için potansiyel uygulanabilinir seçkin bir malzeme olan grafendir. Grafen, bir atom kalınlığında ince bir madde olarak keşfedildi. Grafen, karbon atomlarının tek bir tabakasından oluşan bir hayli dayanıklı, şeffaf ve iletken nanoölçekte üretilen bir yapıdır. Dokunmatik ekran, ultrakapasitörler ve yarıiletken endüstrisi gibi alanlarda bu malzemenin kullanımı çarpıcı bir şekilde elektronik performansı artırabilir. Grafen, kendine has özellikleri ile gelecekte dokunmatik ekran teknolojileri için yeni fırsatlar sunuyor.
Grafen malzemesindeki önemli kimyasal ve fiziksel davranışları anlamak için nanoteknoloji alanında artan gelişmelerle birlikte, dokunmatik ekran teknolojisinde grafen kullanımı günlük hayatı nasıl etkileyeceğini bu yazıda inceleyeceğiz.
Yeni Yarıiletken ve Elektronik Endüstrisinin Geleceği
Bugün ki elektronik pazarı düşük kalitede pahalı ürünlerle doludur. Dokunmatik ekranın önde gelen iletken bileşeni indiyum kalay oksittir. Ancak bu iletken çok az bulunup çok pahalıdır. Birçok araştırmacı belirtiyor ki, önlemler alınmadığı takdirde bu az bulunan metalin rezervi dünyada birkaç yıl içinde tükenmiş olacak. Fakat son zamanlarda indiyum kalay oksitten çok daha büyük kapasitede olan grafen adlı yeni bir malzeme sentez edildi ve bu madde şimdiye kadar dokunmatik ekran teknolojilerinde kullanılan pahalı indiyum kalay oksidin aksine nadir değildir. Aslında bir kağıt üzerinde kurşun kalem sürüklendiğinizde her zaman size küçük bir miktarda grafeni kağıdın üzerinde bırakarak üretir. Bu malzeme, henüz ticari bir seri üretimde kullanılmamasına rağmen elektronik pazarında bir devrim yarattı. Bu malzeme neredeyse silikon gibi çeşitli malzemelerin birçok özelliklerini mucizevi olarak “bir arada” taşımaktadır.
Grafenin Keşfi
Grafenin ilk keşfi, 2004 yılında İngiliz fizikçiler, Manchester Üniversitesi’nden Prof. Andre K. Geim ve Prof. Konstantin Novoselov başarılı bir şekilde 17 atom kalınlığında saf grafen tabakasını izole ettiler. Çift grafitten küçük bir parça madde kaldırmak için selofan bant kullanılarak oldukça ilkel ve aslında basit bir yöntemle onlarca yıldır süren grafenin varlığına dair tartışmalara son noktayı koymuş oldular. Şimdilerde elbette ki bu yöntemin dışında pek çok fiziksel ve kimyasal yöntemle grafeni sentezi mümkün olmakta. Grafenin geniş ölçekte ticari olarak üretimi için son günlerdeki araştırmalar en önemlileri arasında yer almakta, eğer bir gün grafeni kullandığımız bilgisayarların, ekranların bir bileşeni olarak görmek istiyorsak daha iyi bir grafen elde etme yöntemi bulmalıyız.
Grafen Malzemesindeki Son Gelişmeler
2009 yılında Pablo Jarillo-Herrero, nikel nanoparçacıkların nanoribbonlar (nanodizginler) içine grafen düzlemleri kesmek için kullanılabileceğini keşfetti. Aynı yıl içinde Palo Alto’daki Stanford Üniversitesi’nden Hongjie Dai, argon plazma ışını ile nanoribbonlar içinde grafen düzlem kesmeyi başardı. New York’ta IBM Thomas J. Watson araştırma merkezinde Phaedon Auouris, araştırma ekibi ile ilk grafen fotodedektörü geliştirdi. Ayrıca 2009 yılında, MIT araştırmacılarından Tomas Palacios, bir elektromanyetik sinyalinden iki kat daha güçlü bir frekans yayan grafen bilgisayar çipi geliştirdi. 2010 yılında Samsung şirketi ve Sungkyunkwan Üniversitesi araştırmacıları, grafenin en büyük sürekli tabakasını üreterek büyük bir televizyon büyüklüğünde, 30 inç polyester levha üzerine sentezlediler. Yapılan bakır levha folyo, ilk grafen dokunmatik ekran yapmak için kullanıldı.
2010 yılında, Prof. Geim ve Prof. Novoselov, grafenin keşfi ve grafen karakterize alanındaki çalışmalarından dolayı Nobel fizik ödülü kazandığını söylemiştik. Bunun ışığında, Geim ve Novoselov hâlâ grafen için yeni yollar araştırmaya devam ediyor. Son zamanlarda, iki büyük ölçüde maddenin özelliklerini değiştirerek melez grafen film oluşturdular. Yapısındaki hidrojen-karbon bağları elektroiletkenliğe yol gösteren bu yeni keşif, periyodik tablonun tüm diğer unsurları ile grafenden yeni yapıların üretilmesinin kapısını açacak bir keşif oldu.
Grafenin Özellikleri
Grafenin keşfinden bu yana önemli miktarda alışılmadık fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip olması nedeniyle oldukça dikkat çekmiştir. Grafen çelikten 30 kat daha güçlüdür ve grafitin tek bir katmanından oluşmaktadır. Çelikten 30 kat güçlü olmak ise 130 gigapaskal’a denk gelir, birimsel olarak baktığımızda. Grafenin sadece 0,42 nm kalınlığında olduğunu düşünürsek bunun oldukça etkileyici olduğunu söyleyebiliriz. Onun elektronu taşıma özellikleri eşsizdir. Bu özelliklerden biri, bir elektrik akımının ışık hızına yaklaşan süratle akmasına izin veren yüksek bir taşıyıcı konsantrasyonu ve mobilitesi olmasıdır. Yani elektrik akımını ileten taşıyıcı elektronların ışık hızına yakın hızlarda malzeme içinde hareket etmesiyle elektrik akımı da diğer bilindik malzemelerden daha hızlı bir biçimde iletilmektedir. Bunun sonucunda da daha hızlı bilgisayarlar, performansı yüksek elektronik aygıtlar gibi teknolojik uygulamalar üretebileceğiz. Columbia Nanocenter’dan araştırmacılar, elektronların fotonlar gibi relavitistik parçacıkların iletimine benzer bir davranışla, oda sıcaklığında çok düşük etkin kütleleri ile grafen boyunca taşınabileceğini keşfettiler. Bu keşif, düşük sıcaklıklarda grafende güçlü manyetik alanlar boyunca elektronların hareketini tanımlayan kuantum hall etkisi yerine oda sıcaklığı gibi yüksek sıcaklıklarda (aygıt fiziği için) böyle bir olayın gerçekleşmesiyle alışılmadık kuantum hall etkisini kanıtladı. Oda sıcaklığında, grafende herhangi bir saçılma olmaksızın elektronlar uzun mesafelerde hareket edebilir. Bu nedenle grafen, çoğu malzemeye göre daha iyi elektriksel özellikler gösterir.
Burada çok kısa da olsa grafenin özelliklerinden bahsedildi ama grafen üzerine araştırmalar devam ettikçe kendine özgü ilginç özellikleri belirlenecek ve yenileri bu listeye eklenecek…
Grafenin Yapısı
Karbon dünya üzerindeki en bol malzemelerden biridir. Karbon çeşitli allotroplardan oluşabilir. Aynı kimyasal bileşikler içeren maddelerdir, fakat farklı yapılara sahiptir. Karbon atomlarının birbiriyle ve diğer atomlarla güçlü bir şekilde bağlanma eğilimi vardır. Karbon atomlarından moleküler bağlar üretmek kolay ve ayrıca zordur. Bu üstün gücü, elmas gibi grafen ve diğer karbon molekülleri ve kristalleri verir. Grafen, elmasa benzeyen düzenli olarak düzenlenmiş ama karbon atomlarından oluşan bir yapı ve son derece basit bir malzeme, bir atom kalınlığında nano ölçekli boyutlarda imal edilebilir karbon allotropudur. Yakından bal peteği yapısının içine paketlenmiş iki boyutlu sp2 karbon atomu bir tek tabakadır. Her 60o’de grafenin kafesi kendini tekrarlar. Kristal kafes yapısı, alt kafesler iki üçgenden oluşur. 1,42 atomik yarıçap uzunluğundaki karbon-karbon arası atom uzunluğu ile üçgen merkezinde bir alt kafes atomlar bulunabilir. Her atomda, bir S orbital ve karbon levha istikrarına katkıda bulunan iki düz P orbitalleri vardır.
Grafen ve Uygulamaları
Grafenin çok yönlü özellikleri sayesinde şirketler ve araştırmacıların bu malzemeyi nanoteknoloji ve elektronik alanlarında kullanmayı düşünmelerine sebep olmuştur. Onun bu olağan dışı özellikleri sayesinde mikroçip, kimyasal algılama aletleri, biyosensörler, ultrakapasitans ekranlar ve diğer yeniliklerin sınırlarını zorlayan uygulamalar için grafeni ideal bir malzeme hâline getirmektedir. Bu da çoktandır piyasada bulunan aygıtlar üzerinde bir avantaj sağlar.
Zaten gelecek açısından önemini kanıtlamak için 2004’ten beri grafen üzerinde büyük miktarda araştırma yapıldığını göstermek yeterli bile olabilir. Bazı araştırmacılar grafen yapmaya çalışırken diğerleri ise grafen malzemesini en uygun şekilde kullanmanın yollarını arıyorlar. Son zamanlarda yazı içerisinde de bahsettiğimiz gibi Samsung’dan ve Kore’deki Sungkyunkwan Üniversitesi’nden araştırmacıların geniş ölçekte grafen elde etmeleriyle seri üretime bir adım daha yaklaşıldı – seri üretimin olması demek kullandığımız elektronik aygıtlarda grafenin kullanılmasıyla performanslarında belirgin bir artışın görülmesi demektir. Bir başka araştırma grubu, şeffaf elektrotlu ekran yapmak için polimer destekli grafen kullandılar ve böylece esnek bir dokunmatik ekran yaptılar. Daha güçlü, daha esnek, daha ucuz aygıtlar yapmak hayati bir önem taşıyor artık günümüzde. 2009’da başka bir araştırmacı Tomas Palacios bir elektromanyetik sinyalden iki kat daha güçlü frekans yayan grafen çip geliştirdiğini daha önce belirtmiştik. Geleneksel iletkenler ve yarıiletkenlerde, elektronlar atomlar ile çarpışır ve onların enerjisi ısı olarak tükenir, bunun anlamı ise malzemeler yeterince ısındığında devre malzemesinin deforme olması ya da bozulmasıdır. Dolayısıyla performansı düşürücü bir olaydır. Tipik bir bilgisayar çipi elektrik gücünün %70-80’nini bu şekilde israf eder ama grafende bu farklıdır. Bilgisayar çiplerinde grafenin kullanılmasıyla böyle bir enerji kaybı bu ölçülerde yaşanmayacak. Grafende başka uygulamaları göz önüne alırsak eğer örneğin; grafenin elektriksel iletiminin çok iyi olmasından dolayı geniş bant iletişimi için grafen umut vaat eder. Verici ve alıcılar grafen kullanılarak birkaç gigahertzten (bir milyar hertz-hertz saniye başına düşen devir sayısıdır; aygıt özelliği ile ilgili bir terim) çok daha iyi bir mertebede yüzlerce gigahertz veya terahertz frekanslarında çalışabilecek durumda olacaklar. Böylece grafen, geniş bant uydu haberleşmenin temelini çok daha yüksek frekanslarla daha fazla bant genişliğinin kullanılmasına olanak tanımakta. Başka bir örnek de grafenin şeffaf bir iletken olarak gelecekte olası uygulamalarına bir göz atmamızı sağlayabilir. Fujitsu ve Eikos gibi birçok şirket, zaten grafenden yararlanmak ve grafeni şeffaf iletken teknolojileri içine dahil etmeye başlamışlardır. Grafene dayalı şeffaf iletkenlerin esnekliği direncin bir fonksiyonu olması dokunmatik ve bükülebilir teknolojiler de grafenin daha rekabetçi olmasına büyük bir fırsat veriyor. Grafen ise böylece televizyon, akıllı televizyonlar, GPS aygıtları, ATM makineleri ve diğer taşınabilir aygıtlar gibi sık kullanılan dokunmatik ekranların üretiminde kullanılabilir. Bu dokunmatik ekranlar daha hafif, daha dayanıklı, daha esnek ve aşağıdaki bölümde açıklanacağı gibi şu anda kullanılan dokunmatik ekranlardan daha ucuz olacak. Üstün elektriksel iletkenlik, elektrik son derece hızlı bir şekilde iletilir ve böylelikle çok az güç kullanan süper hızlı bilgisayarların üretilmesi mümkün olabilecek. Grafen mükemmel kristal yapısı ve atom kalınlığında olması sayesinde grafenden çok küçük elektronik aygıtlar yapılabilir. Elektrik iletkenliği sayesinde süper ince kapasitif dokunmatik ekranları veya esneyebilen ekranlar ve aygıtları üretilebilir.
Diğer uygulamalar ise tıbbi malzeme ve güneş panelleri de dahil olmak üzere yeni teknolojileri içerir. Grafen yüksek hızdaki iletkenliği nedeniyle daha fazla güneş ışığı yakalayarak küçük bir kitleye büyük miktarlarda enerji depolayabilir. Grafen ve titanyum dioksitin her ikisinde büyük miktarlarda enerji saklayabilen boya duyarlı güneş hücrelerinde, grafen ve titanyum dioksitin kullanımı daha büyük bir yaşam döngüsü ve enerji depolamasına sahip pillerim geliştirilmesine katkıda bulunabilir ve hidrojen gazı depolamada yükselen soruna olası bir çözüm olarak karşımıza çıkabilir. Görüldüğü gibi, grafen ayarlanabilen çok yönlü özelliklerinden dolayı elektronik ve nanoteknoloji alanlarında birçok potansiyel uygulamalara sahip olabilecektir. Grafen bir dizi olağanüstü özelliklere sahiptir ve böylece teknolojinin geleceği için büyük bir potansiyel gösterir. Grafen, günümüzdeki teknoloji uygulamalarına göre pratik ve uygun fiyat olanakları sağlar. Bu malzeme miktarı ve boyutu ise elektronik devrim potansiyeline sahiptir. Bu malzeme için en heyecan verici kısım ise tüm olası uygulamaların henüz keşfedilmemiş olmasıdır… Kim bilir daha ne çok farklı uygulamalara sahip olacaktır?
Dokunmatik Ekranların Güncel Türleri
Grafen malzemesi için olası uygulamalarına genel olarak göz attıktan sonra yazımızın ana konusunu da oluşturan dokunmatik ekranlara geri dönüş yapalım ve buna da tarihi ile başlamak en iyisi. Dokunmatik ekranın yakın tarihine bakacak olursak; dokunmatik ekran, neredeyse yeni bir teknoloji olarak 1970’lerin başından beri var olan bir teknolojidir. 1971 yılında Elographics şirketinin Elograph koordinat ölçme sisteminde ilk dokunmatik ekranı üretilerek kullanıldı. Ancak modern dokunmatik ekranların aksine, bu şeffaf değildi. Elogrophics şirketi, 1974 yılında ilk gerçek dokunmatik ekran AccuTouch’ı geliştirdi. Bu dokunmatik ekranın kullanımı televizyon veya bilgisayarlar üzerine yerleştirilmesi olarak görevlendirilmiş olabilir. 1983 yılında Hewitt-Packard dokunmatik ekran özelliği HP-150 ile ilk bilgisayarı geliştirdi. Bu üç aygıt, bugün piyasadaki en modern dokunmatik ekranların gelişimine yol açmıştır.
Modern dokunmatik ekranlara giden yolda dokunmatik ekranların daha önce üretilen farklı türlerine şöyle göz atabiliriz:
Kızılötesi Dokunmatik Ekranlar
..
Dirençli Dokunmatik Ekranlar
..
Kapasitif Dokunmatik Ekranlar
..-> Bu makalenin tamamını ücretsiz yayınladığımız NetBilim Dergisi’nin 11.sayısında bulabilirsiniz.
Dokunmatik Ekranların Uygulamaları
..
Elektronik Pazarda Grafenin Sürdürülebilirliği
Sürdürülebilirlik, şimdiki ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamak için doğanın yer kaplayan izini en aza indirme yeteneği olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilirliğin konularının çoğu esas olarak çevredir. Grafen dokunmatik ekran çok ince, sadece 0,42 nm kalınlığında ve bu nedenle önemli ölçüde daha az atık ürün oluşturma noktasında da önemli bir malzeme olduğunu görebiliriz. Fakat bu, grafen tabanlı dokunmatik ekranlar sürdürülebilirliğinin tek nedeni değildir. Araştırmalara göre ayrıca grafendeki elektronlarının düşük sıcaklıkta bile yavaşlamadığı görülmüş ve bu da iletimin durmadığı anlamına gelir. Daha çok enerji soğuran sıcaklık kontrolleri yapan aygıtlara olan ihtiyacı azaltır ve böyle bir grafen malzemesi daha çevrecidir. Bu nedenle dokunmatik ekranda grafen kullanımı, ekranların üretimi ve ekranların değiştirilmesinde daha az yan ürün oluşacağı gibi daha az atık oluşturacaktır.
Aslında sürdürülebilirliğin yaşam kalitesinin geliştirilmesinden başka bir tanımı bulunmamaktadır. Grafenden üretilen dokunmatik ekranlar büyük ölçüde yaşam kalitesini artıracaktır, bunu şimdiden öngörmek çok da zor değil. Dokunmatik ekranlar bilgisayar ve cep telefonları gibi aygıtlarda kullanılan verinin çok daha yüksek hızlarda iletilmesin izin verecektir-en azından böyle olacağını öngörebiliyoruz. Dokunmatik ekranla yaşam çok daha keyifli, sadece bir parmak dokunuşu ile kullanıcılar eğlence ile etkileşime geçecekler. IPhone, IPod Touch, Droid ve diğer aygıtlar gibi mevcut dokunmatik ekranların başarısını düşünün. Zevkli ve yönetilebilir olmasaydı o zaman neden bu kadar çok tüketici onlara yatırım yapacaktı?
Bir grafen tabanlı dokunmatik ekran esneklik ve inceliği daha hafif ve kolay bir şekle ayarlamak için boyutu azalacaktır. Grafen tabanlı dokunmatik ekranları bozmak son derece zor olduğundan yeni yedek aygıtları almaya gerek olmaz. Grafen ile yapılan dokunmatik ekranlı aygıtlar, kullanıcı için günlük görevleri basitleştirerek yaşam kalitesini artıracağı düşünülüyor.
Dokunmatik Ekranlarda Grafenin Kullanımının Artı ve Eksileri
Grafenin seri üretimiyle beraber fiziksel ve kimyasal özellikleri ve avantajları nedeniyle pek çok elektronik pazarında bir numaralı malzeme olarak gelecek elektronik endüstrisine damgasını vurmuş olacak, tıpkı şu an silikon malzemesinin yaptığı gibi. Grafen bütünlüğü ve pürüzsüzlüğü nedeniyle silikon ve karbon nanotüplerden üstündür. Bu tür bir yapı, mevcut silikon teknolojisi ile birleştirilirse eğer grafenin teknoloji uygulamalarındaki potansiyeli artmış olur. Ayrıca, grafen güçlü büyük bir düzlem ve gezegendeki en güçlü, en ince ve en esnek malzemelerden biridir. Grafenin kopma mukavemeti 130 gigapaskal, bu da çeliğin kopma mukavemetinin 30 katıdır.
Grafen düzlem, yayılan ışığın %10 daha az emerek neredeyse tamamen şeffaftır. Bu şeffaflık, güneş hücreleri veya LED’lerin kullanıldığı aygıtlarda sinyalleri iletme konusunda onu ideal yapar. Çünkü, grafen çok ışığın geçmesine izin verdiğinden güneş pillerinde kullanımı büyük ölçüde geliştirilebilir. Bu özellik, daha fazla enerjinin güneş pillerinde daha hızlı saklanmasını sağlar. Grafen dünya üzerinde 2630m2/g, diğer karbon bazlı malzemeler 500 m2/g oranında bulunur. Bu da grafenin dünya üzerinde büyük orana sahip olduğunu gösterir. Bu oran geniş bir alan üzerinde enerji depolamak için bir ultrakapasitör olarak kullanılabilir. Bu ise grafenin kütle oranı nedeniyle geniş bir alanda ultrakapasitör olma potansiyeline sahip olabileceği anlamına gelecektir.
10 nm genişliğinde şeritler halinde kesilmiş grafenin özellikleri önemli ölçüde değişir ve bu şeritler, grafene bir bant boşluğu sağlayarak malzemeyi bir yarıiletken olarak kullanılmasına olanak tanır. Grafende elektronların fazla bir çaba olmadan malzeme içinden geçmesi kolaydır ve bu durumda grafende çok büyük bir elektron hareketliliği vardır. Bu günümüzde kullanılan bakır ve silikon yarıiletkenler ile karşılaştırıldığında çok yüksek bir hareketliliktir, ayrıca enerji kaybı açısından baktığımızda o tür malzemelerdeki %80’e varan enerji kaybına rağmen grafende böylesine büyük bir enerji kaybı söz konusu değildir. Şu anda dokunmatik ekranlar için piyasada çok nadir ve pahalı bir metal olan indiyum kalay oksit dayanıklıdır, buna rağmen grafenin farklı unsurlarını birleştirdiğimizde grafen dokunmatik ekranlar için eşsiz bir aday malzemedir.
Eksileri
Araştırmacılara göre grafenin ticari şansı giderek iyimser bir tablo çizmektedir. Grafenin üretiminde birçok olumlu yönler olmasına rağmen, onunla birlikte çeşitli sorunları vardır. En kayda değer sorun, grafendeki bariz bir bant boşluğu eksikliğinden kaynaklanan kolaylıkla transistörler olarak kullanılmayı engellemektedir bu. Bu önemli bant boşluğu olmadan grafen, silikonda olduğu gibi devreleri oluşturmak için açık ve kapalı anahtar olamaz. Bir başka önemli olumsuz yönü de, grafenin birçok girişimlerin –araştırmalar, tezler, patentler- var olmasına rağmen, seri halde üretime henüz sahip değildir. Şimdiye kadar grafen, genellikle silisyum karbür yüzeyler üzerinde büyütülen, pahalı bir malzeme gibi görünen sadece belirgin kişiler ve sağlayıcılar tarafından sınırlı miktarlarda kullanılabilmektedir. Bilim adamları bu sorunlara bir çözüm keşfedene kadar, grafen teknolojisi başarılı bir şekilde kullanılamayacak.
Geleceğe Bir Bakış
Parlak bir geleceğe doğru ilerliyoruz, grafen selofan bant parçası üzerinden yapılan basit bir keşif –ilkel yolla yapılan bir keşif olmasına rağmen toplumda devrim olacaktır. Dokunmatik ekran cep telefonları, GPS ve diğer aygıtlar gibi öğeleri giderek daha zorlu hale gelen, dayanıklı esnek ve yüksek verimli aygıtlar alanında dokunmatik ekranlı aygıtların gelişmeye devam etmesi önemli. Grafen sayesinde insanlar teorik olarak IPhone‘larını kulaklarının arkasına rulo şeklinde yerleştirmeleri mümkün olacaktır. Fiziksel bir dokunmatik ekran özelliği, belirli bir tuşu aramaktan daha kolay. Grafenin inceliği, esnekliği, dayanıklılığı, şeffaflığı ve iletkenliği de dahil olmak üzere birçok benzersiz ve ilgi çekici özellikleri potansiyel kullanımında önemli bir rol oynayacaktır. Bu özelliklerin yanı sıra ultrakapasitörler ve yarıiletkenler olarak bu gün birçok elektronik aygıtın performansındaki artış ile elektronik endüstrisindeki devrimsel dönüşüme yardımcı olacaktır. Tüketiciler grafenin seri üretimiyle mükemmel dokunmatik ekranların hızlı gelişimini görecekler. En heyecan verici kısmı, sadece olası uygulamalar bile grafenin ne kadar harika bir malzeme olduğunu gösterirken bunun sadece buz dağının görünen kısmı olmasıdır-daha denizin altında kim bilir neler var?
Damla Polat*, Gökhan Atmaca**
Kuark Moleküler NanoBilim Araştırma Grubu
*Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü
**Gazi Üni. Nanoölçek Aygıtlar ve Taşıyıcı İletimi Grubu – http://twitter.com/kuarkatmaca
!Bu çalışma Amy Neuburger ve Doug Fagan tarafından kaleme alınan ve Pittsburgh Üniversitesi’nde düzenlenen 11. Yıllık Freshman Konferansı’nda yayınlanan makaleden büyük ölçüde yararlanılarak hazırlanmıştır.
..-> Bu makalenin tamamını ücretsiz yayınladığımız NetBilim Dergisi’nin 11.sayısında bulabilirsiniz.