Gece gökyüzünde yıldızlar sayısız ton ve parlaklıklarda parıldıyorlar – delici maviler, açık beyazlar, için için yanan kızıl renkler. Her yıldız farklı bir kütleye sahiptir, bu temel karakteristik yıldızın büyüklüğünü, yaşam ömrünü, ışık çıktısı ve sıcaklığını (belirli bir renk olarak algılarız bu durumu) belirler.
Yaşam söz konusu olduğunda, biz biliyoruz ki tek bir yıldız, Güneş‘imiz içinde bulunduğumuz mavi gezegenimiz Dünya‘daki yaşamın kalıcı olmasında önemli bir etkiye sahip. Astrobiyologlar yaşamın daha küçük ve soğuk yıldızların yörüngesinde gelişebileceğini oldukça emin olsalar da, bizim yıldızımız Güneş’ten daha yoğun ışıklı bir yıldızın yörüngesindeki bir gezegende yaşam söz konusu olabilir mi?
International Journal of Astrobiology dergisinde yeni kabul edilen bir makalede F-tipi ana sekans yıldızlar olarak bilinen daha sıcak ve biraz gövdeli yıldızlar etrafında bazı yaşam temellerinin oluşma ihtimali araştırılmış. Procyon, beyaz parlak bir yıldız ve Canis Minor takımyıldızındaki en parlak yıldızdır. Bu parlak yıldız en bilinen F-tipi yıldızlardan biridir ve bu tür yıldızlar tıpkı Güneş’imiz gibi hidrojeni helyuma dönüştürmektedir. Bu Güneş’in büyük kuzenleri astrobiyoloji söz konusu olduğunda Güneş’ten oldukça önemli farklılıklar gösterirler.
Bu yeni çalışma özellikle F-tipi yıldızların uzaylı yaşamının gelişmesine engel olabilecek yüksek seviyelerdeki ultraviyole ışınımının üstesinden nasıl geleceğini göz önünde bulundurmaktadır. Bu ultraviyole ışınları karbon temelli biyokimya için gerekli olan DNA gibi molekülleri değiştirebilir veya yok edebilir. F-tipi yıldızların başka bir dezavantajı da Güneş gibi K tipi turuncu ve M-tipi kızıl cüce yıldızlar gibi yavaş yavaş yanmakta olan yıldızlardan daha kısa ömürlere sahiptiler. Hızlı tükenmeleri veya ömürlerinin kısa olması yaşam için göz önünde bulundurulması gereken bir değişkendir. Bu değişken bizim yaşam anlayışımızdan dolayı önemlidir, yaşamın gelişmesi ve karmaşıklaşması için yeterli bir sürenin geçmesi gerekir.
Ancak, bu yeni çalışma nadir ve geçici olan ultraviyole patlamalarının olduğu F-tipi yıldızlarda yaşamın kuluçkası olabilir. Bunun yerine, F-tipi yaşamın oluşmasına izin verebilen daha parlak ve sıcak ana-sekans yıldızları olabilir.
Daha büyük kütleli yıldızlar daha güçlü kütle çekimi üretir; daha güçlü kütle çekimi daha yüksek iç sıcaklıklar ve basınç oluşturur, böylelikle yıldızların nükleer füzyon fırını daha fazla verimli olur. Yüksek oranlarda atomik çekirdek kaynaşır ve daha fazla enerji salınmış olur. Bunun sonucunda daha az kütleli ve soğuk yıldızlardan daha çok nükleer yakıt yakıldıkça daha fazla ışık yayacaktır daha fazla kütleli yıldızlar.
F-tipi ana sekans yıldızlar Güneş’ten %10’dan %60’a kadar bir aralıkta daha fazla kütleye sahiptirler. Bu da Güneş’in yüzeyinden daha fazla yüzey sıcaklığına sahip olduklarını gösterir.
Araştırmacılara göre böyle sıcak yıldızların ömürleri yörüngesindeki bir gezegende yaşamın oluşması için yeterli görünüyor. Ancak oluşan ultraviyole ışınımları DNA ya da yaşamı destekleyen hidrokarbon moleküllerine zarar verici boyutta. Bu konuda da Dünya’ya benzer olarak ozon tabakası devreye giriyor. Araştırmanın kalan ayrıntıları kaynaklar kısmındaki 2 no’lu kaynakta.
Gökhan Atmaca, twitter.com/kuarkatmaca
Kaynaklar:
- http://astrobiology.nasa.gov/articles/2014/5/12/could-alien-life-cope-with-a-hotter-brighter-star/
- http://www.space.com/25716-alien-life-hotter-stars.html