Yıldız Teknik Üniversitesi’nde 27-28 Şubat 2014 tarihlerinde YTÜ Makine Teknolojileri Kulübü’nün çabalarıyla III. Ulusal Nanoteknoloji Kongresi büyük bir katılımla gerçekleştirildi. Kongrede çalışmaları ile çok önemli işler başaran araştırmacıların konuşmalarının yanı sıra iki ayrı panel düzenlendi. Panellerden ilki 27 Şubat günü gerçekleşti ve panelin konusu “Türkiye’de Nanoakım Kavramı ve Türkiye’nin Nanoteknoloji Alanındaki Stratejileri” idi. Bu panelin konuşmacıları Sabancı Üniversitesi’nden sayın Prof. Dr. Yusuf Menceloğlu, Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Yüksek Lisans Program Direktörü sayın Yrd. Doç. Dr. Umut Ekmekçi, Innovcoat şirketinden sayın Gülsen Çeliker idi ve ben de topluluğumuz ile bilim uzmanı olarak çalıştığım Gazi Üniversitesi Nanoölçek Aygıtlar ve Taşıyıcı İletimi Grubu’nu temsilen panelin konuşmacıları arasındaydım. Yüksek katılımlı ve başarılı geçen III. Ulusal Nanoteknoloji Kongresi’nin bu panelinde yaptığım konuşmanın bir kısmını bu yazıda okuyucularla paylaşmak istiyorum.
Konuşmamda nanoteknoloji ile ilgili ülkemizdeki bilimsel çalışmalar ve bu çalışmaların bir ürüne dönüşmesi konusunda fikir verebilecek patentler hakkında sayısal bilgilere yer verdim. Bu sayısal verilerin ışığında ülkemizin diğer ülkelerle olan durumu hakkında fikir vermeye çalıştım. Ardından nanoteknoloji sayesinde geliştirilen nanoteknoloji ürünlerini grafen malzemesi örneği üzerinden nasıl da uygulama alanlarında oldukça geniş bir alana sahip olduğunu belirttim. Konuşmamın sonlarında da nanoteknoloji alanlarındaki Türkçe kaynakların çok az olduğunu ve bu yöndeki eksikliklerimizi çözmemizin de önemli bir uğraş olacağını açıklamaya çalıştım.
Aşağıdaki grafik ülkemizin 2003-2012 yılları arasında Web of Science adlı veritabanında yer alan bilimsel araştırmalarla ilgili yayın çıktısını göstermektedir. Bu grafikteki veriler tüm bilim alanlarındaki yayınları içermektedir. 2003 yılında bir yıl içindeki yayın sayımız 10000’in üzerinde iken 2011 yılında bu sayı 24000 civarına ulaşmış ve 2012 yılında biraz düşüş göstermiştir. Bu zaman aralığındaki bilimsel araştırma yayınlarımızda belirgin bir artışın olduğunu söyleyebiliriz. Bu artışta, Türkiye’de bilime ayrılan devlet desteğinin önemli ölçüde artması, bilimsel çalışmalar yapan araştırmacıların sayısının artması, deneysel değil de teorik ve hesaplamalı çalışmaların gelişmesi ile bilimsel hakemli dergilerin internet üzerinden yayına geçmesinin etkili olduğunu söyleyebiliriz.
2003-2012 yılları arasında Türkiye’deki veya yurt dışındaki Türk araştırmacıların patent başvurularında ise yine bir artış görüyoruz. Bu patent başvuruları da sadece nanoteknoloji ile ilgili olmayıp tüm bilim alanlarını kapsamaktadır.
Patentlerden yine devam edelim. 2001-2012 yılları arasında yayınlanan sadece nanoteknoloji ile ilgili patentlerin sayısı toplamda 17 tanedir. Bunlardan 5 tanesi Sabancı Üniversitesi, 3 tanesi Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları ile 2 tanesi Vestel’e aittir [1]. Bu veriler statnano.com’un verileri olup göz ardı edilen patentler olabilir. Ancak aynı veritabanına göre Güney Kore’nin sadece 2013 yılında nanoteknoloji ile ilgili yayınlanan 419 nanopatentin olduğunu düşündüğümüzde rakamlar hiç de iyi değil.
Ülkemizin diğer ülkelerle nanoteknoloji konusunda kıyaslamaya çalışırsak Güney Kore ile olan ilginç bağımızı da göz önünde bulundurmak gerekebilir. 1965 yılında Türkiye’nin yıllık milli geliri Güney Kore’nin milli gelirinden yaklaşık 3.5 kat kadar fazla idi. Yakın geçmişimizde ise, Dünya milli gelirinden 1985 yılında Türkiye %1 ve Güney Kore %0.9 pay alırken, 2010 yılında Türkiye %1.35 ve Güney Kore %1.80 pay almış. Bu veriler IMF Dünya Görünümü raporunun verileridir. 1960’larda ekonomik olarak Türkiye Güney Kore’ye göre iyi bir durumda iken 1985 yılında Güney Kore ekonomide neredeyse ülkemizi yakalamış durumda. Sonra 1985’ten 2010 yılına dek ülkemiz Dünya milli gelir payında az bir ilerleme sağlarken Güney Kore iki katlık bir değişimle ülkemizden daha iyi bir ekonomik duruma sahip olmuştur. Bu durum bir anlamda ülkemizin geçirdiği askeri darbeler, siyasi krizler, toplumsal ayrışmalar olmasaydı ve bunların yanında daha iyi politikalarla yönetilebilseydi bugün ekonomik olarak daha iyi bir konumda olacağı anlamına gelebilir. Bu tamamen başka bir konu ama Güney Kore’nin ekonomisindeki bu büyük ölçekli değişim görünen o ki bilimsel araştırmalarda ve teknolojinin gelişmesinde oldukça etkili olmuş. Bu açıdan Güney Kore’nin yıllara göre bilimsel araştırma yayın çıktısına baktığımızda 2003-2012 yılları arasındaki sürekli bir artışın olduğu görülüyor. 2012 yılında Güney Kore adresli 46000 civarında bilimsel araştırma makalesi yayınlanmış. Patent konusunda ise sadece Güney Kore’nin LG şirketi 2012 yılı içerisinde 6009 patent almış, bizim ülkemizde ise yine aynı yıl en çok patent alan şirketimizin patent sayısı 122.
Statnano.com veritabanından derlediğim verilere göre bazı ülkelerin 2013 yılında yayınladıkları nanoteknoloji ile ilgili bilimsel araştırma makaleleri ve patentlerin sayıları şöyle:
2000-2012 yılları arasındaki Türkiye adresli nanoteknoloji içerikli makalelerin sayısını aşağıdaki grafikte görebilirsiniz. Dikkat çekici bir artış var ama bu makalelere yapılan atıflara baktığımızda ise Avrupa Birliği ülkelerinin çok gerisindeyiz. Yayınladığımız makalelerin değeri hakkında hiç olmazsa bir fikir veren atıflara bakarak yayınlarımızın kalitesini sorgulamamız gerekiyor. Her ne kadar bu veriler sayısal olsa da bir bilimsel çalışmanın değerini ya da bir patentin değerini sayısal olarak kestirmek yerine yaptığı etkiye, bilimde ve toplumda yaptığı etkiye bakmak gerekir.
Bu ifade ettiklerimizi maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:
- Yayınlanan patentlerin sayısı düşük
- Bilimsel araştırma makalelerimizin sayısı artmakta ama atıflar Avrupa Birliği ülkelerine göre az sayıda
- Ar-Ge yatırımları için 2004 yılında 291 milyon TL ve 2010 yılında 1.5 milyar TL’lik kamu kaynaklarından harcamalar yapıldı. 2023 yılında da bu rakamın 10 milyar TL’ye ulaşması öngörülüyor.
- ABD 2010 yılında 3.7 milyar dolar, 2001-2010 yıllar arasında 12 milyar dolar kaynak ayırdı. Güney Kore, 2001 yılında nanoteknoloji teşvik yasası ile 4 milyar dolar ayırdı. 2015 yılına kadar 20 bin nanoteknoloji uzmanı yetiştirmek istiyorlar.
- Günümüzde ülkemizde 20’nin üzerinde nanoteknoloji araştırma merkezinde 1500’e yakın araştırmacı ve teknik eleman nanoteknoloji ile ilgili çalışmaktadır.
- Yayın sayısı/patent sayısı oranına bakıldığında, Türkiye’deki araştırmacıların patent yapma ilgilerinin oldukça az olduğu görülüyor.
Nanoteknolojide ülkemizin diğer ülkelere göre durumunu bu şekilde özetledikten sonra Türkçe nanoteknoloji yayınlarında topluluğumuzun yaptığı katkıdan söz etmek istiyorum. Türkçe İnternet’te, Kuark Bilim Topluluğu NetBilim Dergisi’nde ve KBT Bilim Sitesi’nde yayınlanmak üzere yaklaşık 200 nanoteknoloji konulu içeriğin yayınlanmasında rol aldı. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan “Nano: Gelecek Boyut” isimli belgesel Türkçeleştirildi. Bu çalışma, nanoteknoloji konulu ilk Türkçe bir görsel kaynak olarak ifade edilebilir. Nanoteknoloji ile ilgili diğer çalışmalarımızı ise Kuark Moleküler NanoBilim Araştırma Grubu’nun sayfasından inceleyebilirsiniz.
Türkiye, nanoteknoloji ile yeniliklere yol açabilecek bilgileri ve değer yaratan teknoloji ürünlerini üretebilirse ekonomik anlamda hedeflerine ulaşabilen ülke konumuna gelebilir. Günümüzde gelişmekte olan ülkeler için ekonomik sıçramayı sağlayacak en önemli faktörlerden birinin nanoteknoloji olduğunu ve bu değer yaratan teknoloji ürünleri yine nanoteknoloji ile sağlanabileceğini söyleyebiliriz. Ancak gerçekçi davranarak, son 100 yılda gelişmiş ülkelerle aramızda olan sanayideki ve teknolojideki açığımızı bir anda kapatabileceğimizi de düşünmemeliyiz. Son olarak ve en önemlisi;
Ülke bilimini yönetenler, bilimin ekonomik çıktıları kadar bilgi üretiminin yani bilimin kendisinin de önemli olduğunu göz önünde bulundurarak proje destek ve teşviklerinden vazgeçmemeliler.
III. Ulusal Nanoteknoloji Kongresi’ni düzenleyen arkadaşlarımıza ve arkadaşlarımıza desteklerini esirgemeyen değerli bilim insanlarımıza bu yazı vesilesi ile teşekkür etmek istiyorum. Yüzlerce katılımcıya erişen bu kongrenin her yıl giderek artan bir katılımla ülkemizde nanoteknoloji ile ilgilenenlerin bir araya geldiği, yeni çalışmalar ve fikirlere zemin hazırlayan bir organizasyon hâline geleceğine eminim.
Gökhan Atmaca, MSc. facebook.com/anadoluca | twitter.com/kuarkatmaca
Kaynaklar:
- Statnano.com
- The Research&Innovation Performance of the G20, Thomson Reuters, Eylül 2013
- B. Beyhan, M. T. Pamukçu, Nanotechnology research in Turkey: A university-driven achievement, Science and Technology Policies Research Center, METU